Kitaplar hakkında yorumlarım, okuduklarımın sadece bana düşündürdükleri ve hissettirdiklerinden ibaret! Benimle hem fikir olacak ve olmayacak çok insan olacaktır; belki de bloğumu okuyan kimse olmayacaktır. Hiç fark etmez! Sizde çok beğendiğiniz bir kitabı herkes okusun istiyorsanız ya da sadece bir pazarlama başarısı olduğunu düşünüyorsanız, yorumlarınızı yazın :)
5 Haziran 2013 Çarşamba
DAVID EAGLEMAN - INCOGNITO
21 Mayıs 2013 Salı
DAN BROWN - CEHENNEM
Dan Brown kitapları bence Roman’dan çok öte. Dijital
Kale dışında tüm kitaplarını okudum. Genelde roman okumayı pek tercih
etmememe rağmen tam bir Dan Brown fanatiğiyim çünkü, inanılmaz güzel
bilgiler paylaşıyor, akış çok sürükleyici ve okurken başka
konuları araştırma isteği uyandırıyor. Sanırım Kayıp Sembol ile ilgili
çalıntı olduğuna, başkalarına yazdırdığına dair spekülasyonlar çıkmıştı;
gerçekse bile başarabilen bu şekilde organize olup, kendisi de bu kadar ses getiren
kitaplar yazsın bence!
Kitabın konusu ile ilgili sanırım basından birçok yazı
okumuşsunuzdur, ben biraz daha farklı noktalarından bahsetmek istiyorum ama
içerikten haberi olmayanlar için kısaca özetlemek de istiyorum.
Harvard’lı simge bilimi profesörü Robert Langdon yine
kendini gizemli bir olayın içinde, gizli güçlerin karşısında simgeleri çözmesi
gereken bir durumda buluyor. Bu sefer karşısındaki kişi tüm kurguyu Dante’nin
Cehennem’inden esinlenerek yapmış. Bence anafikir Cehennem’de şu dizilerden gelmekte:
Cehennemin en karanlık yerleri
Buhran zamanlarında
Tarafsız kalanlara ayrılmıştır.
Kitabta tam çözüldü dediğiniz noktada şaşırtmacalı
gerilim filmlerinde olduğu gibi akışta beklemediğiniz gelişmeler oluyor. Kitap
boyunca tamam bu kişiye güvenilir dediğinizde, hop bir anda rüzgar yön
değiştiriyor.
Yorumları yaparken çok üstü kapalı yapmak istiyorum ki henüz
okumamış olanlar için işin gizemi ve büyüsü bozulmasın.
Türkiye’de pazarlamasını yaparken 160 sayfasının İstanbul’da
geçtiği yazıyor. Tabi bu ip ucu verilince, kitabın dörtte biri bittiğinde
olayın gizeminin İstanbul’da hangi mekanda çözüleceğini çözmüş oluyorsunuz,
hatta mekanın içinde hangi simgenin yakınında olacağı bile tahmin edilir
oluyor. J
Belki benim çok sevdiğim bir mekan olduğu için ilk aklıma gelen yer, doğru yer
oldu.
Başlangıçta yanıldığım nokta ise girişte Hıristiyanlığın 7
ölümcül günahından bahsedilince hepsi ile ilgili seneryolor olacak diye
düşünmüştüm, belki ‘Seven’ filminden fazla etkilendiğim için ama tahmin ettiğim
gibi de olmadı.
Sanat tarihinden inanılmaz keyif aldığımdan olacak Dan Brown
kitapları beni çok etkiliyor, o kadar akıcı bir anlatım içinde seçtiği eserler
hakkında bilgi de edinmiş oluyorsunuz. Bu kitapta da hikaye Botticelli’nin La
Mappa dell’inferno adlı eseri ile başlıyor denebilir.
Bu arada konu ile alakasız olacak ama Sanat tarihinden zevk
alanların iphone telefonu varsa Art Race oyununu şiddetle indirmelerini tavsiye
ederim. Size bir resim ya da heykel çıkartıyor ve altında 2 seçenek oluyor
doğrusunu bile bile üst seviyeye çıkıyorsunuz. Sosyal medya ve telefondaki
oyunlara tahammül edemeyen biri olarak elimden bırakamadım.
Neyse konuyu çok dağıtmadan Cehennem’e geri dönüyorum.
Langdon simgeleri takip ede ede sonuca ulaşıyor, tabi başına bir sürü şey
geliyor. Belki bazı insanlar kitabı okuyunca e tamam güzel yazmışta bu kadar
abartacak ne var diyebilir ama derinlemesine düşününce bu kadar kurgu, bu kadar
bağlantı bence çok saygı duyulacak bir yetenek. Bu arada diğer kitaplarını
okuyanlar bilirler, garip bir espri anlayışı var Dan Brown’ın; alakasız
yerlerde, tek bir cümle ile espiri yapıyor ve bana her seferinde işte Dan Brown
tarzı dedirtiyor.
Kitapla ilgili benim bahsetmek istediğim noktalara gelelim:
Kuş gibi uzun maskeyi eski tarih kitaplarında, sanat tarihi kitaplarında
muhakkak görmüşsünüzdür. Hiçbir şey bilmeseniz bile iç karartırıcı bir maske
olduğu söylenebilir. Bu maskeye Ölüm maskesi de denirmiş çünkü Kara veba
zamanında doktorlar hastaları muayene ederken, kendilerini korumak için bu
maskeyi takarlarmış.
Başka günümüze simgesel olarak gelmiş birşey, defne yapraklı
taç. Bunu da birçok eski eserde görmek mümkün, ustalığın sembolüymüş, bu
nedenle günümüzde hala Nobel kazananları onurlandırmak için kullanılırmış.
Logan’ın Kaçısı isimli filmi izlemem gerektiği konusunda not
almışım, izleyenler var ise fikirlerini paylaşırlarsa sevinirim ya da belki
sizde izleyecekler listenize alırsınız.
Kitabın en ünlü karakteri bence Dante Alighieri.
Cehennem’den esinlenerek yazılan eserlerden bahsediliyor. Gerçekten bu kadar
esere ilham kaynağı olmak bir yazar, felsefeci, düşünür için inanılmaz birşey
olmalı. Neler derseniz kitapta zaten bahsediyor ama Düşünen Adam adlı heykeli
ile meşhur Rodin’in Cehennem Kapıları, Stradano’nun Phlegtos’ı vs.


Rodin'in Cehennem Kapıları Stradano
Çoğu kisi İlahi Komedya’nın içeriğinin ne kadar derin, dilinin ne kadar derin ve komedi ile uzaktan yakından alakası olmadığını bilir. Bu kült eserin neden isminde komedya var derseniz o dönem İtalyasında iki tip mevcutmuş. Asiller için Trajedi, tabi dili daha edebi ve halk için Komedya.
Çoğu kisi İlahi Komedya’nın içeriğinin ne kadar derin, dilinin ne kadar derin ve komedi ile uzaktan yakından alakası olmadığını bilir. Bu kült eserin neden isminde komedya var derseniz o dönem İtalyasında iki tip mevcutmuş. Asiller için Trajedi, tabi dili daha edebi ve halk için Komedya.
İlahi Komedya’da halka ulaşmak için halk dilinde
yazılmış bir kitap olduğundan bu ismi almış.
Sistine Şapel’den bahsetmeyen bir Dan Brown kitabı
düşünemiyorum :) Üniversitede History of Modernity dersi veren çok kıymetli hocam Süleyman Gedik’te
her seferinde ne kadar muhteşem bir yapı olduğundan bahsederdi ve Türkiye’de
Dan Brown ayarı bir kitap yazılırsa kendisinin engin bilgileri ve araştırmacı
yönünden ötürü, bunu kendisinden beklerim. Sistine Şapel'den o kadar bahsetmiştiki bir İtalya
seyahatimde, inanılmaz kuyruk olduğunu bildiğimden sabah 6’da kalkıp bilet
kuyruğuna girmiş ama içeri girme konusunda başarılı olamamıştım. Tabi ikincisinde aynı hatayı
yapmayıp gitmeden biletimi alarak o muhteşem yapıyı ziyaret etme fırsatı buldum.
Değişik bir bilgi daha Venüs’ün doğuşu isimli Botticelli
resmi, Floransa’nın zamanında en kuvvetli ve nüfuslu ailelerinden biri olan
Medici ailesinden Lorenzo Medici’nin, kuzenine düğün hediyesi olarak birazda
cinsel yönden tahrik edici olması amacıyla sipariş edilmiş. Bir düğün hediyesi
düşününki yaklaşık 600 yıl sonra hakkında bu kadar konuşturmuş olsun.
Gelelim yeni duyduğum kelime ve kavramlara:
Öjenik, ilk
kullanımı Eflatun'a kadar gitse de, modern anlamıyla ilk olarak Sir Francis Galton tarafından
ortaya atılmış, sağlıksız ceninleri ayırıp, sağlıklı ceninler yetiştirmenin
yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veya toplumsal
felsefeymiş. Genetik seviyede etkin temizlik içinde geçerliymiş; Nazilerin
yaptığı gibi.
Bir diğeri: Apokaliptik: Anlaşılmaz, kapalı, karanlık söz
veya yazı anlamına geliyor.
Kitapta tek garip gelen yerden bahsetmek istiyorum İstanbul’daki
bir mekana smokinle konser dinlemeye giden adam. Türkiye’de çok karşılaşılan
bir durum değil sanırım burda Brown yurt dışındaki opera ve konsere gitme
kıyafet kodundan etkilenmiş.
Ve yorumumu kitabın kapanışında geçen, Dante’ye atfedilen
güzel bir cümle ile yapmak istiyorum:
Bu geceyi unutma… çünkü sonsuzluğun başlangıcıdır.
Sizin için de unutulmayacak güzel başlangıçların sonsuzluğu
olması dileğiyle…
17 Mayıs 2013 Cuma
PATRICK RENVOISE & CHRISTOPHE MORIN - NÖROMarketing
Nöromarketing bence son dönemin çığır açan konularından biri. Pazarlama, satış, insanları anlama gibi konulara ilginiz varsa kensinlikle bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim.
Kitap çok net bilgiler veriyor, araştırmalar ile destekliyor. Benim çok faydalandığım bilgiler var eminim sizde pazarlama, reklam, psikoloji gibi konular ile uğraşıyorsanız çok faydalanacaksınız.
Nöromarketing ile klasik araştırma metodlarının dışında, insanların beyin dalgalarını ölçümleyerek bazı konulara, durumlara, reklamlara nasıl tepkiler verdiklerini tespit ediyorlar ve tabi insanoğlu henüz bu yöntemi yönlendirmeyi ve yönetmeyi beceremediğinden çıkan sonuçlar, klasik araştırma metotlarından daha gerçekçi ve bir o kadar da şaşırtıcı.
Beynimizin 3 bölümünden bahsediyor kitap:
İlkel(Eski) Beyin: Diğer 2 beyni değerlendiren ve karar veren beyin.
Orta Beyin: Duygusal ve 6. hissi temsil eden beyin.
Yeni Beyin: Rasyonel verileri işleyen beyin.
İlkel Beynin özellikleri:
1. Benmerkezcilik bir özelliği, yani ona fayda vermelisiniz.
2. Zıtlıklardan etkileniyor ve bu karar vermesine yardım ediyor.
3. Somut veri konusunda, yazı dili ilkel beyinden sonra olduğundan, ilkel beyin yazılı mesajları iyi işleyemiyor, basit mesajları yorumlayabiliyor.
4. Başlangıç ve son: Mesajın başı ve sonunu sadece işler, orta kısımları silmeye yatkındır. Başta ve sonunda ana mesajı tekrarlamak faydalıdır. Ders çalışırken ya da bir şey öğrenmeye çalışırken, 20 dakikalık periyodlarda çalışmak başlangıç ve son fazını arttırdığından verimi arttırıyor.
5. Görsel uyarıcılardan etkileniyor.
6. Güçlü duygular ile tecrübe ettiğimiz şeyi hatırlamamızı sağlıyor.
İnsanları etkilerken aşağıdaki dört adımı kullanın diyor yazarlar:
1. Sıkıntıyı teşhis edin
2. İddialarınızı farklılaştırın
3. Kazancı gösterin
4. Eski beyne iletin
Sıkıntıyı teşhis etme konusunda eski ABD dış işleri bakanlarından birinin de güzel bir söylemi var:
‘İnsanları en iyi kulaklarınızla ikna edebilirsiniz, dinleyerek.’
Sıkıntıyı teşhis etmede yol gösteriyor ve bu 4 soruyu cevaplayın diyor:
1. En çok göze çarpan sıkıntı nedir?
2. Sıkıntının şiddeti nedir?
3. Sıkıntının çözülmesinin aciliyeti: Sıkıntı finansal mı, stratejik mi, kişisel mi?
4. Müşteri kendi sorununun farkında mı?
İddialarınızı farklılaştırıken; ürünün özelliğinden değil faydasından bahsedin diyor. Böylece ürünün resmi gibi detayları bile koymanıza gerek kalmıyormuş. Ve Sosyal Pekiştirme Kuralını kullanabilirsiniz, yani bir fikir başkaları tarafından kabul görüyorsa, daha çabuk benimsenir kuralı.
Kazancı aşağıdaki 4 yolla gösterin:
1. Müşteri hikayesi kullanın
2. Demo yapın
3. Verilerden bahsedin
4. Vizyonu ortaya koyun
Ve Eski beyne iletmekten kasıt: Eski beyne ulaşmak için mesajda olması gereken 6 şey.
(Altı mesaj yapı taşı)
1. Dikkat çekiciler: Bu sayede yeni fikirlere karşı insan direnç eğrisi daha çabuk ve pozitif oluyor.
Dikkat çekiciler nedir?
· Mini tiyatrolar: Kurgu ve oyun.
· Kelime oyunları
· Retorik sorular: Beyinlerin sizin istediğiniz cevapları üretmesine yol açmak.
· Aksesuarlar: Kelimeler unutulur aksesuarlar unutulmaz.
· Hikayeler
Büyük resim kullanmak etkili. Bunla ilgili yeni birkaç makale de okudum. Özellikle internet siteleri ve reklamlarda, büyük resim, büyük düğmeler kullanıldığında satış daha yüksek oluyormuş. Bunun nöromarketing deki açıklaması: Eski beynin büyük resmi çok hızlı okuması.
Yeni beyin bir resmi görüp, analiz edene kadar eski beyin bir öncekini kayıt etmiş oluyor.
Büyük resim zıtlık içerebilir. Önce-sonra reklamları o nedenle çok kullanılan yöntemlerden biri.
· İddiada bulunurken en fazla 3 iddia kullanın. Basit olsun ve sık sık tekrarlansın diyor. Bunla ilgili bir pazarlama konferansında bir konuşmacı güzel bir örnek vermişti: Bir kaleciye bir top atarsanız yakalam şansı vardır ama iki top atarsanız yakalama şansı azalır, ne kadar çok top atarsanız yakalama şansı daha da düşer. Yani çok fazla mesaj ileteceğim kaygısıyla hiç mesaj da iletemeyebilirsiniz. Az çoktur.
· Kazanç kanıtları ortaya koyun.
· İtirazlarla başa çıkmanın metodlarını belirleyin.
· Sonuçlandırma ile kapatın.
7 ETKİ ARTTIRICI:
1. “SİZ”uslubu: “Siz” kelimesini kullanarak karşındakini olayın içine katmak çok önemli.
2. Güvenilirliğiniz tabiki şüphe götürmez bir öneme sahip. O nedenle sadece etkilemek adına yanlış ama süslü bilgiler vermeyin.
3. Duyguları kullanın.
Duygusal işaretleme: Hisleriniz ne kadar güçlü ise, anılarınız o derece canlı ve uzun sürelidir.
Mesajı sadece rasyonel yolla iletmek yeterli değil duygu oluşturmak gerek.
Kişilerin değişen öğrenme stilleri var:
1. Görsel
2. İşitsel
3. Kinestetik (dokunarak)
Mesajınızı verirken 3 yolla öğrenen 3 farklı tip kişiye ulaşmayı hedeflemelisiniz. Melekle Yaşamak kitabı ile ilgili özetimde bu kişileri nasıl tespit edebileceğinize dair ip uçlarını Beki İkala Erikli sayesinde paylaşmıştım.
Bitiriş sorusu 3 yöntem içinde nötr olan bir soru olmalı.
4. Hikayeler: Eski beyin iyi anlatılmış bir hikaye ile gerçeklik arasındaki farkı bilemez. Sinema filmleri. Hikayenin gerçekten olduğunu hissettirecek duygusal detaylar içermeli. Karşıdakinin dünyası ile bağdaşmalı.net bir anafikri olmalı.
Yazar insanları etkileyen, sihirli kelimeri de sıralamış. Özellikle sunumlarınızda bu kelimeleri kullanmaya özen gösterin.
1. Siz
2. Para
3. Tasarruf
4. Yeni
5. Sonuçlar
6. Kolay
7. Sağlık
8. Güvenlik
9. Aşk
10. Keşif
11. Kanıtlanmış
12. Garanti
Sizi istediğiniz noktaya taşıyacak, istediğiniz kişilere istediğinizi yaptırmanızı sağlayacak sihirli cümlelerde var kitapta.
Ve beden dilinin önemini zaten herkes biliyor. Bu noktada karşımızdaki kişiyi etkilemede, 7% Sözcükler, %38 Ses, %55 Vücut dili önemli. Sesle ilgili dikkat etmeniz gereken parametreler ise;
1. Perdesi
2. Tonu
3. Temposu
4. Ritmi
5. Vurgusu
6. Duraksamaları
Son olarak kitapta itirazlarla başa çıkma, sonuçlandırma konuları da detaylı olarak anlatılmış. Benim fikrim, özette bile anlaşılacağı üzere birçok faydalı bilgi içeren bu kitabı SİZİN (biraz önce ‘siz’ kelimesi ile kişileri dahil edin dediği için gönderme yapmak istedim :)) okumanız ki, kendi bakış açınız ile yorumlayarak aklınızda daha çok kalmasını sağlayın.
Orta Beyin: Duygusal ve 6. hissi temsil eden beyin.
Yeni Beyin: Rasyonel verileri işleyen beyin.
İlkel Beynin özellikleri:
1. Benmerkezcilik bir özelliği, yani ona fayda vermelisiniz.
2. Zıtlıklardan etkileniyor ve bu karar vermesine yardım ediyor.
3. Somut veri konusunda, yazı dili ilkel beyinden sonra olduğundan, ilkel beyin yazılı mesajları iyi işleyemiyor, basit mesajları yorumlayabiliyor.
4. Başlangıç ve son: Mesajın başı ve sonunu sadece işler, orta kısımları silmeye yatkındır. Başta ve sonunda ana mesajı tekrarlamak faydalıdır. Ders çalışırken ya da bir şey öğrenmeye çalışırken, 20 dakikalık periyodlarda çalışmak başlangıç ve son fazını arttırdığından verimi arttırıyor.
5. Görsel uyarıcılardan etkileniyor.
6. Güçlü duygular ile tecrübe ettiğimiz şeyi hatırlamamızı sağlıyor.
İnsanları etkilerken aşağıdaki dört adımı kullanın diyor yazarlar:
1. Sıkıntıyı teşhis edin
2. İddialarınızı farklılaştırın
3. Kazancı gösterin
4. Eski beyne iletin
Sıkıntıyı teşhis etme konusunda eski ABD dış işleri bakanlarından birinin de güzel bir söylemi var:
‘İnsanları en iyi kulaklarınızla ikna edebilirsiniz, dinleyerek.’
Sıkıntıyı teşhis etmede yol gösteriyor ve bu 4 soruyu cevaplayın diyor:
1. En çok göze çarpan sıkıntı nedir?
2. Sıkıntının şiddeti nedir?
3. Sıkıntının çözülmesinin aciliyeti: Sıkıntı finansal mı, stratejik mi, kişisel mi?
4. Müşteri kendi sorununun farkında mı?
İddialarınızı farklılaştırıken; ürünün özelliğinden değil faydasından bahsedin diyor. Böylece ürünün resmi gibi detayları bile koymanıza gerek kalmıyormuş. Ve Sosyal Pekiştirme Kuralını kullanabilirsiniz, yani bir fikir başkaları tarafından kabul görüyorsa, daha çabuk benimsenir kuralı.
Kazancı aşağıdaki 4 yolla gösterin:
1. Müşteri hikayesi kullanın
2. Demo yapın
3. Verilerden bahsedin
4. Vizyonu ortaya koyun
Ve Eski beyne iletmekten kasıt: Eski beyne ulaşmak için mesajda olması gereken 6 şey.
(Altı mesaj yapı taşı)
1. Dikkat çekiciler: Bu sayede yeni fikirlere karşı insan direnç eğrisi daha çabuk ve pozitif oluyor.
Dikkat çekiciler nedir?
· Mini tiyatrolar: Kurgu ve oyun.
· Kelime oyunları
· Retorik sorular: Beyinlerin sizin istediğiniz cevapları üretmesine yol açmak.
· Aksesuarlar: Kelimeler unutulur aksesuarlar unutulmaz.
· Hikayeler
Büyük resim kullanmak etkili. Bunla ilgili yeni birkaç makale de okudum. Özellikle internet siteleri ve reklamlarda, büyük resim, büyük düğmeler kullanıldığında satış daha yüksek oluyormuş. Bunun nöromarketing deki açıklaması: Eski beynin büyük resmi çok hızlı okuması.
Yeni beyin bir resmi görüp, analiz edene kadar eski beyin bir öncekini kayıt etmiş oluyor.
Büyük resim zıtlık içerebilir. Önce-sonra reklamları o nedenle çok kullanılan yöntemlerden biri.
· İddiada bulunurken en fazla 3 iddia kullanın. Basit olsun ve sık sık tekrarlansın diyor. Bunla ilgili bir pazarlama konferansında bir konuşmacı güzel bir örnek vermişti: Bir kaleciye bir top atarsanız yakalam şansı vardır ama iki top atarsanız yakalama şansı azalır, ne kadar çok top atarsanız yakalama şansı daha da düşer. Yani çok fazla mesaj ileteceğim kaygısıyla hiç mesaj da iletemeyebilirsiniz. Az çoktur.
· Kazanç kanıtları ortaya koyun.
· İtirazlarla başa çıkmanın metodlarını belirleyin.
· Sonuçlandırma ile kapatın.
7 ETKİ ARTTIRICI:
1. “SİZ”uslubu: “Siz” kelimesini kullanarak karşındakini olayın içine katmak çok önemli.
2. Güvenilirliğiniz tabiki şüphe götürmez bir öneme sahip. O nedenle sadece etkilemek adına yanlış ama süslü bilgiler vermeyin.
3. Duyguları kullanın.
Duygusal işaretleme: Hisleriniz ne kadar güçlü ise, anılarınız o derece canlı ve uzun sürelidir.
Mesajı sadece rasyonel yolla iletmek yeterli değil duygu oluşturmak gerek.
Kişilerin değişen öğrenme stilleri var:
1. Görsel
2. İşitsel
3. Kinestetik (dokunarak)
Mesajınızı verirken 3 yolla öğrenen 3 farklı tip kişiye ulaşmayı hedeflemelisiniz. Melekle Yaşamak kitabı ile ilgili özetimde bu kişileri nasıl tespit edebileceğinize dair ip uçlarını Beki İkala Erikli sayesinde paylaşmıştım.
Bitiriş sorusu 3 yöntem içinde nötr olan bir soru olmalı.
4. Hikayeler: Eski beyin iyi anlatılmış bir hikaye ile gerçeklik arasındaki farkı bilemez. Sinema filmleri. Hikayenin gerçekten olduğunu hissettirecek duygusal detaylar içermeli. Karşıdakinin dünyası ile bağdaşmalı.net bir anafikri olmalı.
Yazar insanları etkileyen, sihirli kelimeri de sıralamış. Özellikle sunumlarınızda bu kelimeleri kullanmaya özen gösterin.
1. Siz
2. Para
3. Tasarruf
4. Yeni
5. Sonuçlar
6. Kolay
7. Sağlık
8. Güvenlik
9. Aşk
10. Keşif
11. Kanıtlanmış
12. Garanti
Sizi istediğiniz noktaya taşıyacak, istediğiniz kişilere istediğinizi yaptırmanızı sağlayacak sihirli cümlelerde var kitapta.
Ve beden dilinin önemini zaten herkes biliyor. Bu noktada karşımızdaki kişiyi etkilemede, 7% Sözcükler, %38 Ses, %55 Vücut dili önemli. Sesle ilgili dikkat etmeniz gereken parametreler ise;
1. Perdesi
2. Tonu
3. Temposu
4. Ritmi
5. Vurgusu
6. Duraksamaları
Son olarak kitapta itirazlarla başa çıkma, sonuçlandırma konuları da detaylı olarak anlatılmış. Benim fikrim, özette bile anlaşılacağı üzere birçok faydalı bilgi içeren bu kitabı SİZİN (biraz önce ‘siz’ kelimesi ile kişileri dahil edin dediği için gönderme yapmak istedim :)) okumanız ki, kendi bakış açınız ile yorumlayarak aklınızda daha çok kalmasını sağlayın.
14 Mayıs 2013 Salı
MONTAIGNE - DENEMELER
1572 yılında başlanmış bir eserin içeriğinin, 2013’de bile
tabu olan konulardan bu kadar özgürce bahsedebilmesi ve görüş olarak bu kadar
ileri olması gerçekten insanı etkiliyor. Yıllar önce okumuştum ve okunacak
listem kabarık olmasına rağmen kitaplıkta
tekrar dikkatimi çekince okumadan duramadım; iyi ki de okumuşum.
Anlatım bazı yerlerde oldukça yalın, hele ki dönemi
düşünülürse oldukça yalın denebilir.
Bazı denemelerde anafikir çok direk aktarılmış, bazı
denemelerde ise fikirler zeki ve ince bir anlatımla ortaya konmuş; bir kaç
dakika üzerinde düşünmeniz gerekiyor.
Direk de olsa, biraz dolaylı da olsa ortaya çıkan anafikirler cesurca ve çoğu da bence doğru. Tahminimce Montaigne dönemin
marjinal denebilecek yazarlarındanmış.
Kitapta 125 deneme bulunmakta. Belki daha aydınlatıcı olur
diye bazı denemelerin konu başlıklarını paylaşmak istiyorum:
Hayat ve Felsefe,
Ruh ve Beden, Bilgi ve Düşünce, Aşk Üstüne, Dostluk Bağları, Yalnızlık, İnsan
Tabiatı, Ün, Tanrılar Üstüne, Mutluluk Üstüne, Cinsel Yanımız, İnsan Ömrü,
Korku Üstüne, Alışkanlık, Ölmek Özgürlüğü, İnsanın Karasızlığı, Düşünce
Gelenekleri, Öfke Üstüne, Doğruluk Kaygısı, Romalı ve Osmanlı Büyüklüğü, Ölümün
Tadına Varmak, Çirkinlik Üstüne, Türk Ordularındaki Disiplin ve bunun gibi daha birçok yazı.
Birazda feyz alabileceğim bakış açılarından ve güzel
söylemlerinden bahsetmek istiyorum.
‘Bir insanda değerli ve gerçek olan hiçbir şey gözle
görülmez.’ diyor ki, gerçekten düşündüğünüzde ne kadar anlamlı olduğunu
anlıyorsunuz.
‘Derlerimizi avutan akıl ve hikmettir, o engin denizlerin
ötesindeki yerler değil.’ Bu çoğu insanın daraldığında gitme ihtiyacının
aslında bir çözüm olmadığını çok güzel özetliyor. Ve bu düşünceyi Sokrates’in
bir sözü ile de destekliyor. Sokrates’e birisi için, seyahat onu hiç değiştimedi
demişler. O da: ‘Gayet tabii, çünkü kendisini de beraberinde götürmüş.’ demiş.
Bu tarz durumlarda kalabalıktan kaçmanın yetmeyeceğini,
insanın kendi içindeki kalabalık hallerinden kurtulması, kendini kendinden
koparması gerektiğini söylemiş.
Beni en çok etkileyen konular kaçış, dertlerinden
kurtulma, sıkıntılarını bertaraf etme ve ölüm üzerine olanlar. Bunla ilgili bir
sözünü daha not aldım: ‘Kırdım diyorsun zincilerini. Evet köpekte çeker koparır
zincirlerini, kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak.’
'Kavuşabildiğimiz zevk ve nimetlerin hepsi mutlaka dertlerle,
üzüntülerle karışıktır.' Bu sanırım günümüzde çokca kendimize hatırlatmamız gereken, bizi motive edecek bir söylem.
Haz ile ilgili de güzel bir benzetmesi var. 'Son haddine
varan bir hazda inlemeye, sızlanmaya benzer bir hal vardır. Daha da garibi:
Gülme son haddine varınca göz yaşlarıyla karışır.' diyor.
Ve ölümle ilgili acı ama bir o kadar da doğru tespitleri
var: 'Dünyaya geldiğimiz gün bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarız.' diyor.
Birçok insanın ölmekle dertlerinden kurtulduğunu
görmüşsünüzdür, ama kimsenin ölmekle daha fena olduğunu gördünüz mü?
Gerçekten ince bir zekanın ürünü tespitler bence.
‘Panik’ kelimesinin Pan tanrısının saldığı korkudan geldiği
bilgisini vermiş. İnsan bazı kelimelerin köklerini öğrendiğinde, gün içinde hiç
farkında olmadan kullandığımız birçok kelimenin aslında içeriğinden ne derin
anlamlar taşıdığının farkına varıyo. Ve bunu öğrenmek bende garip bir haz ve
mutluluk duygusu yaratıyor.
‘Başkalarını kendi dertleri karşısında soğukkanlı gördükmü
överiz, ama soğukkanlılığı bizim dertlerimize karşı gösterdiler mi darılır,
kızarız.’
Bu da ince bir tespit ama bazı araştırma sonuçları ile de
bunu açıklamak istiyorum. Özellikle kadınlar karşısındaki kişiler
sıkıntılarını, dertlerini anlattıklarında ilk olarak kendilerinde bu sıkıntılar
olmadığı için kendilerini şanslı hissetme, şükretme duygusu içine giriyormuş.
Çok acı ama tahminimce de gerçek.
Beni gurulandıran 'Türk ordularındaki disiplin' konulu bir denemesi de var. Barış
zamanı fakir rahatsız etmek, malını çalmak birkaç kötek ile cezalandırılırken;
aynı suçları işlediklerinde askerler savaşta en ağır cezaları alıyorlarmış. Bu
nedenle Selim Mısır’ı aldığında Şam şehrinin bolluk ve güzellikle sarılı
bahçelerine askerlerinden hiçbirinin eli değmemiş.
Son olarak belki de en çok kullanılan özlü sözlerinden biri
ile özetimi bitirmek istiyorum, çok sevdiğim ve manidar bulduğum bir sözdür.
‘Hedefi olmaya gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez.’
Hedeflerinizi belirlemeniz ve başarmanız dileğiyle. Umarım
Denemeler kitabını okumaya teşvik edecek bir özet olmuştur.
8 Mayıs 2013 Çarşamba
JOHN STEINBECK - FARELER VE İNSANLAR
Uzun zamandır roman ve klasiklerden okumuyordum, araya Fareler ve İnsanlar’ı sıkıştırmak
gerçekten iyi geldi diyebilirim. Kurgu çok etkileyici; gerçekten ince
sayılabilecek bir kitaptan anlatım ve çıkan fikirler anlamında bu kadar
etkilenmek çok şaşırtıcıyken, yazarın Pulitzer ve Nobel Edebiyat ödüllerini
alması hiç de şaşırtıcı gelmedi.
Tarım işçisi olarak çalışan biri yarım akıllı, iki yakın dostun
nasıl birbirlerine destek olarak hayallerinin peşinden gittiklerini anlatıyor.
Bence kitabın sonunda çıkan fikir kişinin bakış açısına göre değişebilir.
İnsanın en nihayetinde önce kendini düşündüğü sonucu çıkabilir ya da bazen
birine kötülük yapılıyor gibi gözüksede aslında uzun vadede onun ve
çevresindekiler için iyi birşey yapılıyor olabileceği sonucu çıkabilir.
Kitabın konularından biri ‘yalnızlık’. Yalnızlığın hayatta
nasıl farklı karakterler yarattığını, insanların aslında nasıl birşeylere ait
olmaya çalıştığı ve insanların hayallerinden bahsediyor. Konulardan biri
‘yalnızlık’ olmasından dolayı yazar bir kelime oyunu ile hikayeyi İspanyolca
yalnızlık anlamına gelen Soledad’da geçiriyor.
Anlatım ile ilgili de kısa bir bilgi vermek istiyorum. Çok
fazla diyalog ve isim var. Diyalog kitabı okumayı kolaştırıyor ancak bu kadar
fazla karakter olması ve isimlerin benzer isimler olması iyi odaklanma
gerektiriyor.
Kitap Amerika’da ortaokullarda okuma listesinde olan bir kitap ama malesef bizim ülkemizde bazı bölümleri sansüre maruz kalmış. Evet 2 sahnede gerçekleşen olay biraz acıklı ama tahminimce sadece bu 2 olay için değil karakterlerden birinin eşinin biraz gözü dışarda bir profil sergilemesinden dolayı da böyle bir değerlendirmeye maruz kalmış.
Eminim kitap okumayı seven çoğu kişi Fareler ve İnsanlar’ı
okumuştur ama okumamış olanlar için benim gibi araya sıkıştırmalarını tavsiye
ederim.
Bu vesile ile bilgi de vermek isterim, Sakarya’da 1,2,3 ve 4. sınıfların tek derslikte okutulduğu bir okula kütüphane yapmak için kitap topluyoruz, kitap yardımında
bulunmak isterseniz benimle iletişime geçebilirsiniz. Yardımlarınız bizi çok mutlu eder.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)