21 Mayıs 2013 Salı

DAN BROWN - CEHENNEM


Dan Brown kitapları bence Roman’dan çok öte. Dijital Kale dışında tüm kitaplarını okudum. Genelde roman okumayı pek tercih etmememe rağmen tam bir Dan Brown fanatiğiyim çünkü, inanılmaz güzel bilgiler paylaşıyor, akış çok sürükleyici ve okurken başka konuları araştırma isteği uyandırıyor. Sanırım Kayıp Sembol ile ilgili çalıntı olduğuna, başkalarına yazdırdığına dair spekülasyonlar çıkmıştı; gerçekse bile başarabilen bu şekilde organize olup, kendisi de bu kadar ses getiren kitaplar yazsın bence!

Kitabın konusu ile ilgili sanırım basından birçok yazı okumuşsunuzdur, ben biraz daha farklı noktalarından bahsetmek istiyorum ama içerikten haberi olmayanlar için kısaca özetlemek de istiyorum.
Harvard’lı simge bilimi profesörü Robert Langdon yine kendini gizemli bir olayın içinde, gizli güçlerin karşısında simgeleri çözmesi gereken bir durumda buluyor. Bu sefer karşısındaki kişi tüm kurguyu Dante’nin Cehennem’inden esinlenerek yapmış. Bence anafikir Cehennem’de şu dizilerden gelmekte:

Cehennemin en karanlık yerleri
Buhran zamanlarında
Tarafsız kalanlara ayrılmıştır.

Kitabta tam çözüldü dediğiniz noktada şaşırtmacalı gerilim filmlerinde olduğu gibi akışta beklemediğiniz gelişmeler oluyor. Kitap boyunca tamam bu kişiye güvenilir dediğinizde, hop bir anda rüzgar yön değiştiriyor.
Yorumları yaparken çok üstü kapalı yapmak istiyorum ki henüz okumamış olanlar için işin gizemi ve büyüsü bozulmasın.
Türkiye’de pazarlamasını yaparken 160 sayfasının İstanbul’da geçtiği yazıyor. Tabi bu ip ucu verilince, kitabın dörtte biri bittiğinde olayın gizeminin İstanbul’da hangi mekanda çözüleceğini çözmüş oluyorsunuz, hatta mekanın içinde hangi simgenin yakınında olacağı bile tahmin edilir oluyor. J Belki benim çok sevdiğim bir mekan olduğu için ilk aklıma gelen yer, doğru yer oldu.
Başlangıçta yanıldığım nokta ise girişte Hıristiyanlığın 7 ölümcül günahından bahsedilince hepsi ile ilgili seneryolor olacak diye düşünmüştüm, belki ‘Seven’ filminden fazla etkilendiğim için ama tahmin ettiğim gibi de olmadı.

Sanat tarihinden inanılmaz keyif aldığımdan olacak Dan Brown kitapları beni çok etkiliyor, o kadar akıcı bir anlatım içinde seçtiği eserler hakkında bilgi de edinmiş oluyorsunuz. Bu kitapta da hikaye Botticelli’nin La Mappa dell’inferno adlı eseri ile başlıyor denebilir.
                                                                                                     Botticelli La Mappa dell'Inferno

Bu arada konu ile alakasız olacak ama Sanat tarihinden zevk alanların iphone telefonu varsa Art Race oyununu şiddetle indirmelerini tavsiye ederim. Size bir resim ya da heykel çıkartıyor ve altında 2 seçenek oluyor doğrusunu bile bile üst seviyeye çıkıyorsunuz. Sosyal medya ve telefondaki oyunlara tahammül edemeyen biri olarak elimden bırakamadım.
Neyse konuyu çok dağıtmadan Cehennem’e geri dönüyorum. Langdon simgeleri takip ede ede sonuca ulaşıyor, tabi başına bir sürü şey geliyor. Belki bazı insanlar kitabı okuyunca e tamam güzel yazmışta bu kadar abartacak ne var diyebilir ama derinlemesine düşününce bu kadar kurgu, bu kadar bağlantı bence çok saygı duyulacak bir yetenek. Bu arada diğer kitaplarını okuyanlar bilirler, garip bir espri anlayışı var Dan Brown’ın; alakasız yerlerde, tek bir cümle ile espiri yapıyor ve bana her seferinde işte Dan Brown tarzı dedirtiyor.

Kitapla ilgili benim bahsetmek istediğim noktalara gelelim: Kuş gibi uzun maskeyi eski tarih kitaplarında, sanat tarihi kitaplarında muhakkak görmüşsünüzdür. Hiçbir şey bilmeseniz bile iç karartırıcı bir maske olduğu söylenebilir. Bu maskeye Ölüm maskesi de denirmiş çünkü Kara veba zamanında doktorlar hastaları muayene ederken, kendilerini korumak için bu maskeyi takarlarmış.
Başka günümüze simgesel olarak gelmiş birşey, defne yapraklı taç. Bunu da birçok eski eserde görmek mümkün, ustalığın sembolüymüş, bu nedenle günümüzde hala Nobel kazananları onurlandırmak için kullanılırmış.
Logan’ın Kaçısı isimli filmi izlemem gerektiği konusunda not almışım, izleyenler var ise fikirlerini paylaşırlarsa sevinirim ya da belki sizde izleyecekler listenize alırsınız.
Kitabın en ünlü karakteri bence Dante Alighieri. Cehennem’den esinlenerek yazılan eserlerden bahsediliyor. Gerçekten bu kadar esere ilham kaynağı olmak bir yazar, felsefeci, düşünür için inanılmaz birşey olmalı. Neler derseniz kitapta zaten bahsediyor ama Düşünen Adam adlı heykeli ile meşhur Rodin’in Cehennem Kapıları, Stradano’nun Phlegtos’ı vs.




                                                Rodin'in Cehennem Kapıları                                       Stradano

Çoğu kisi İlahi Komedya’nın içeriğinin ne kadar derin, dilinin ne kadar derin ve komedi ile uzaktan yakından alakası olmadığını bilir. Bu kült eserin neden isminde komedya var derseniz o dönem İtalyasında iki tip mevcutmuş. Asiller için Trajedi, tabi dili daha edebi ve halk için Komedya.
İlahi Komedya’da halka ulaşmak için halk dilinde yazılmış bir kitap olduğundan bu ismi almış.

Sistine Şapel’den bahsetmeyen bir Dan Brown kitabı düşünemiyorum :) Üniversitede History of Modernity dersi veren çok kıymetli hocam Süleyman Gedik’te her seferinde ne kadar muhteşem bir yapı olduğundan bahsederdi ve Türkiye’de Dan Brown ayarı bir kitap yazılırsa kendisinin engin bilgileri ve araştırmacı yönünden ötürü, bunu kendisinden beklerim. Sistine Şapel'den o kadar bahsetmiştiki bir İtalya seyahatimde, inanılmaz kuyruk olduğunu bildiğimden sabah 6’da kalkıp bilet kuyruğuna girmiş ama içeri girme konusunda başarılı olamamıştım. Tabi ikincisinde aynı hatayı yapmayıp gitmeden biletimi alarak o muhteşem yapıyı ziyaret etme fırsatı buldum.

Değişik bir bilgi daha Venüs’ün doğuşu isimli Botticelli resmi, Floransa’nın zamanında en kuvvetli ve nüfuslu ailelerinden biri olan Medici ailesinden Lorenzo Medici’nin, kuzenine düğün hediyesi olarak birazda cinsel yönden tahrik edici olması amacıyla sipariş edilmiş. Bir düğün hediyesi düşününki yaklaşık 600 yıl sonra hakkında bu kadar konuşturmuş olsun.

Gelelim yeni duyduğum kelime ve kavramlara:
Öjenik, ilk kullanımı Eflatun'a kadar gitse de, modern anlamıyla ilk olarak Sir Francis Galton tarafından ortaya atılmış, sağlıksız ceninleri ayırıp, sağlıklı ceninler yetiştirmenin yollarını arayan, bilimselliği tartışmalı bir toplumsal akım veya toplumsal felsefeymiş. Genetik seviyede etkin temizlik içinde geçerliymiş; Nazilerin yaptığı gibi.

Bir diğeri: Apokaliptik: Anlaşılmaz, kapalı, karanlık söz veya yazı anlamına geliyor.

Kitapta tek garip gelen yerden bahsetmek istiyorum İstanbul’daki bir mekana smokinle konser dinlemeye giden adam. Türkiye’de çok karşılaşılan bir durum değil sanırım burda Brown yurt dışındaki opera ve konsere gitme kıyafet kodundan etkilenmiş.

Ve yorumumu kitabın kapanışında geçen, Dante’ye atfedilen güzel bir cümle ile yapmak istiyorum:

Bu geceyi unutma… çünkü sonsuzluğun başlangıcıdır.

Sizin için de unutulmayacak güzel başlangıçların sonsuzluğu olması dileğiyle…


17 Mayıs 2013 Cuma

PATRICK RENVOISE & CHRISTOPHE MORIN - NÖROMarketing

Nöromarketing bence son dönemin çığır açan konularından biri. Pazarlama, satış, insanları anlama gibi konulara ilginiz varsa kensinlikle bu kitabı okumanızı şiddetle tavsiye ederim. 

Kitap çok net bilgiler veriyor, araştırmalar ile destekliyor. Benim çok faydalandığım bilgiler var eminim sizde pazarlama, reklam, psikoloji gibi konular ile uğraşıyorsanız çok faydalanacaksınız.

Nöromarketing ile klasik araştırma metodlarının dışında, insanların beyin dalgalarını ölçümleyerek bazı konulara, durumlara, reklamlara nasıl tepkiler verdiklerini tespit ediyorlar ve tabi insanoğlu henüz bu yöntemi yönlendirmeyi ve yönetmeyi beceremediğinden çıkan sonuçlar, klasik araştırma metotlarından daha gerçekçi ve bir o kadar da şaşırtıcı.

Beynimizin 3 bölümünden bahsediyor kitap:

İlkel(Eski) Beyin: Diğer 2 beyni değerlendiren ve karar veren beyin.

Orta Beyin: Duygusal ve 6. hissi temsil eden beyin.

Yeni Beyin: Rasyonel verileri işleyen beyin.

İlkel Beynin özellikleri:

1. Benmerkezcilik bir özelliği, yani ona fayda vermelisiniz.

2. Zıtlıklardan etkileniyor ve bu karar vermesine yardım ediyor.

3. Somut veri konusunda, yazı dili ilkel beyinden sonra olduğundan, ilkel beyin yazılı mesajları iyi işleyemiyor, basit mesajları yorumlayabiliyor.

4. Başlangıç ve son: Mesajın başı ve sonunu sadece işler, orta kısımları silmeye yatkındır. Başta ve sonunda ana mesajı tekrarlamak faydalıdır. Ders çalışırken ya da bir şey öğrenmeye çalışırken, 20 dakikalık periyodlarda çalışmak başlangıç ve son fazını arttırdığından verimi arttırıyor.

5. Görsel uyarıcılardan etkileniyor.

6. Güçlü duygular ile tecrübe ettiğimiz şeyi hatırlamamızı sağlıyor.

İnsanları etkilerken aşağıdaki dört adımı kullanın diyor yazarlar:

1. Sıkıntıyı teşhis edin

2. İddialarınızı farklılaştırın

3. Kazancı gösterin

4. Eski beyne iletin

Sıkıntıyı teşhis etme konusunda eski ABD dış işleri bakanlarından birinin de güzel bir söylemi var:

‘İnsanları en iyi kulaklarınızla ikna edebilirsiniz, dinleyerek.’

Sıkıntıyı teşhis etmede yol gösteriyor ve bu 4 soruyu cevaplayın diyor:

1. En çok göze çarpan sıkıntı nedir?

2. Sıkıntının şiddeti nedir?

3. Sıkıntının çözülmesinin aciliyeti: Sıkıntı finansal mı, stratejik mi, kişisel mi?

4. Müşteri kendi sorununun farkında mı?

İddialarınızı farklılaştırıken; ürünün özelliğinden değil faydasından bahsedin diyor. Böylece ürünün resmi gibi detayları bile koymanıza gerek kalmıyormuş. Ve Sosyal Pekiştirme Kuralını kullanabilirsiniz, yani bir fikir başkaları tarafından kabul görüyorsa, daha çabuk benimsenir kuralı.

Kazancı aşağıdaki 4 yolla gösterin:

1. Müşteri hikayesi kullanın

2. Demo yapın

3. Verilerden bahsedin

4. Vizyonu ortaya koyun


Ve Eski beyne iletmekten kasıt: Eski beyne ulaşmak için mesajda olması gereken 6 şey.

(Altı mesaj yapı taşı)

1. Dikkat çekiciler: Bu sayede yeni fikirlere karşı insan direnç eğrisi daha çabuk ve pozitif oluyor.

Dikkat çekiciler nedir?

· Mini tiyatrolar: Kurgu ve oyun.

· Kelime oyunları

· Retorik sorular: Beyinlerin sizin istediğiniz cevapları üretmesine yol açmak.

· Aksesuarlar: Kelimeler unutulur aksesuarlar unutulmaz.

· Hikayeler

Büyük resim kullanmak etkili. Bunla ilgili yeni birkaç makale de okudum. Özellikle internet siteleri ve reklamlarda, büyük resim, büyük düğmeler kullanıldığında satış daha yüksek oluyormuş. Bunun nöromarketing deki açıklaması: Eski beynin büyük resmi çok hızlı okuması.

Yeni beyin bir resmi görüp, analiz edene kadar eski beyin bir öncekini kayıt etmiş oluyor.

Büyük resim zıtlık içerebilir. Önce-sonra reklamları o nedenle çok kullanılan yöntemlerden biri.

· İddiada bulunurken en fazla 3 iddia kullanın. Basit olsun ve sık sık tekrarlansın diyor. Bunla ilgili bir pazarlama konferansında bir konuşmacı güzel bir örnek vermişti: Bir kaleciye bir top atarsanız yakalam şansı vardır ama iki top atarsanız yakalama şansı azalır, ne kadar çok top atarsanız yakalama şansı daha da düşer. Yani çok fazla mesaj ileteceğim kaygısıyla hiç mesaj da iletemeyebilirsiniz. Az çoktur.

· Kazanç kanıtları ortaya koyun.

· İtirazlarla başa çıkmanın metodlarını belirleyin.

· Sonuçlandırma ile kapatın.

7 ETKİ ARTTIRICI:

1. “SİZ”uslubu: “Siz” kelimesini kullanarak karşındakini olayın içine katmak çok önemli.

2. Güvenilirliğiniz tabiki şüphe götürmez bir öneme sahip. O nedenle sadece etkilemek adına yanlış ama süslü bilgiler vermeyin.

3. Duyguları kullanın.

Duygusal işaretleme: Hisleriniz ne kadar güçlü ise, anılarınız o derece canlı ve uzun sürelidir.

Mesajı sadece rasyonel yolla iletmek yeterli değil duygu oluşturmak gerek.

Kişilerin değişen öğrenme stilleri var:

1. Görsel

2. İşitsel

3. Kinestetik (dokunarak)

Mesajınızı verirken 3 yolla öğrenen 3 farklı tip kişiye ulaşmayı hedeflemelisiniz. Melekle Yaşamak kitabı ile ilgili özetimde bu kişileri nasıl tespit edebileceğinize dair ip uçlarını Beki İkala Erikli sayesinde paylaşmıştım.

Bitiriş sorusu 3 yöntem içinde nötr olan bir soru olmalı.

4. Hikayeler: Eski beyin iyi anlatılmış bir hikaye ile gerçeklik arasındaki farkı bilemez. Sinema filmleri. Hikayenin gerçekten olduğunu hissettirecek duygusal detaylar içermeli. Karşıdakinin dünyası ile bağdaşmalı.net bir anafikri olmalı.

Yazar insanları etkileyen, sihirli kelimeri de sıralamış. Özellikle sunumlarınızda bu kelimeleri kullanmaya özen gösterin.


1. Siz

2. Para

3. Tasarruf

4. Yeni

5. Sonuçlar

6. Kolay

7. Sağlık

8. Güvenlik

9. Aşk

10. Keşif

11. Kanıtlanmış

12. Garanti

Sizi istediğiniz noktaya taşıyacak, istediğiniz kişilere istediğinizi yaptırmanızı sağlayacak sihirli cümlelerde var kitapta.

Ve beden dilinin önemini zaten herkes biliyor. Bu noktada karşımızdaki kişiyi etkilemede, 7% Sözcükler, %38 Ses, %55 Vücut dili önemli. Sesle ilgili dikkat etmeniz gereken parametreler ise;

1. Perdesi

2. Tonu

3. Temposu

4. Ritmi

5. Vurgusu

6. Duraksamaları

Son olarak kitapta itirazlarla başa çıkma, sonuçlandırma konuları da detaylı olarak anlatılmış. Benim fikrim, özette bile anlaşılacağı üzere birçok faydalı bilgi içeren bu kitabı SİZİN (biraz önce ‘siz’ kelimesi ile kişileri dahil edin dediği için gönderme yapmak istedim :)) okumanız ki, kendi bakış açınız ile yorumlayarak aklınızda daha çok kalmasını sağlayın.

14 Mayıs 2013 Salı

MONTAIGNE - DENEMELER


1572 yılında başlanmış bir eserin içeriğinin, 2013’de bile tabu olan konulardan bu kadar özgürce bahsedebilmesi ve görüş olarak bu kadar ileri olması gerçekten insanı etkiliyor. Yıllar önce okumuştum ve okunacak listem kabarık olmasına rağmen kitaplıkta  tekrar dikkatimi çekince okumadan duramadım; iyi ki de okumuşum.

Anlatım bazı yerlerde oldukça yalın, hele ki dönemi düşünülürse oldukça yalın denebilir.
Bazı denemelerde anafikir çok direk aktarılmış, bazı denemelerde ise fikirler zeki ve ince bir anlatımla ortaya konmuş; bir kaç dakika üzerinde düşünmeniz gerekiyor.
Direk de olsa, biraz dolaylı da olsa ortaya çıkan anafikirler cesurca ve çoğu da bence doğru. Tahminimce Montaigne dönemin marjinal denebilecek yazarlarındanmış.

Kitapta 125 deneme bulunmakta. Belki daha aydınlatıcı olur diye bazı denemelerin konu başlıklarını paylaşmak istiyorum: 
Hayat ve Felsefe, Ruh ve Beden, Bilgi ve Düşünce, Aşk Üstüne, Dostluk Bağları, Yalnızlık, İnsan Tabiatı, Ün, Tanrılar Üstüne, Mutluluk Üstüne, Cinsel Yanımız, İnsan Ömrü, Korku Üstüne, Alışkanlık, Ölmek Özgürlüğü, İnsanın Karasızlığı, Düşünce Gelenekleri, Öfke Üstüne, Doğruluk Kaygısı, Romalı ve Osmanlı Büyüklüğü, Ölümün Tadına Varmak, Çirkinlik Üstüne, Türk Ordularındaki Disiplin ve bunun gibi daha birçok yazı.

Birazda feyz alabileceğim bakış açılarından ve güzel söylemlerinden bahsetmek istiyorum.

‘Bir insanda değerli ve gerçek olan hiçbir şey gözle görülmez.’ diyor ki, gerçekten düşündüğünüzde ne kadar anlamlı olduğunu anlıyorsunuz.

‘Derlerimizi avutan akıl ve hikmettir, o engin denizlerin ötesindeki yerler değil.’ Bu çoğu insanın daraldığında gitme ihtiyacının aslında bir çözüm olmadığını çok güzel özetliyor. Ve bu düşünceyi Sokrates’in bir sözü ile de destekliyor. Sokrates’e birisi için, seyahat onu hiç değiştimedi demişler. O da: ‘Gayet tabii, çünkü kendisini de beraberinde götürmüş.’ demiş.
Bu tarz durumlarda kalabalıktan kaçmanın yetmeyeceğini, insanın kendi içindeki kalabalık hallerinden kurtulması, kendini kendinden koparması gerektiğini söylemiş.

Beni en çok etkileyen konular kaçış, dertlerinden kurtulma, sıkıntılarını bertaraf etme ve ölüm üzerine olanlar. Bunla ilgili bir sözünü daha not aldım: ‘Kırdım diyorsun zincilerini. Evet köpekte çeker koparır zincirlerini, kaçar o da, ama halkaları boynunda taşıyarak.’

'Kavuşabildiğimiz zevk ve nimetlerin hepsi mutlaka dertlerle, üzüntülerle karışıktır.' Bu sanırım günümüzde çokca kendimize hatırlatmamız gereken, bizi motive edecek bir söylem.

Haz ile ilgili de güzel bir benzetmesi var. 'Son haddine varan bir hazda inlemeye, sızlanmaya benzer bir hal vardır. Daha da garibi: Gülme son haddine varınca göz yaşlarıyla karışır.' diyor.

Ve ölümle ilgili acı ama bir o kadar da doğru tespitleri var: 'Dünyaya geldiğimiz gün bir yandan yaşamaya, bir yandan ölmeye başlarız.' diyor.
Birçok insanın ölmekle dertlerinden kurtulduğunu görmüşsünüzdür, ama kimsenin ölmekle daha fena olduğunu gördünüz mü?
Gerçekten ince bir zekanın ürünü tespitler bence.

‘Panik’ kelimesinin Pan tanrısının saldığı korkudan geldiği bilgisini vermiş. İnsan bazı kelimelerin köklerini öğrendiğinde, gün içinde hiç farkında olmadan kullandığımız birçok kelimenin aslında içeriğinden ne derin anlamlar taşıdığının farkına varıyo. Ve bunu öğrenmek bende garip bir haz ve mutluluk duygusu yaratıyor.

‘Başkalarını kendi dertleri karşısında soğukkanlı gördükmü överiz, ama soğukkanlılığı bizim dertlerimize karşı gösterdiler mi darılır, kızarız.’
Bu da ince bir tespit ama bazı araştırma sonuçları ile de bunu açıklamak istiyorum. Özellikle kadınlar karşısındaki kişiler sıkıntılarını, dertlerini anlattıklarında ilk olarak kendilerinde bu sıkıntılar olmadığı için kendilerini şanslı hissetme, şükretme duygusu içine giriyormuş. Çok acı ama tahminimce de gerçek.

Beni gurulandıran 'Türk ordularındaki disiplin' konulu bir denemesi de var. Barış zamanı fakir rahatsız etmek, malını çalmak birkaç kötek ile cezalandırılırken; aynı suçları işlediklerinde askerler savaşta en ağır cezaları alıyorlarmış. Bu nedenle Selim Mısır’ı aldığında Şam şehrinin bolluk ve güzellikle sarılı bahçelerine askerlerinden hiçbirinin eli değmemiş.

Son olarak belki de en çok kullanılan özlü sözlerinden biri ile özetimi bitirmek istiyorum, çok sevdiğim ve manidar bulduğum bir sözdür.
‘Hedefi olmaya gemiye hiçbir rüzgar yardım edemez.’

Hedeflerinizi belirlemeniz ve başarmanız dileğiyle. Umarım Denemeler kitabını okumaya teşvik edecek bir özet olmuştur.

8 Mayıs 2013 Çarşamba

JOHN STEINBECK - FARELER VE İNSANLAR


Uzun zamandır roman ve klasiklerden okumuyordum, araya Fareler ve İnsanlar’ı sıkıştırmak gerçekten iyi geldi diyebilirim. Kurgu çok etkileyici; gerçekten ince sayılabilecek bir kitaptan anlatım ve çıkan fikirler anlamında bu kadar etkilenmek çok şaşırtıcıyken, yazarın Pulitzer ve Nobel Edebiyat ödüllerini alması hiç de şaşırtıcı gelmedi.

Tarım işçisi olarak çalışan biri yarım akıllı, iki yakın dostun nasıl birbirlerine destek olarak hayallerinin peşinden gittiklerini anlatıyor. Bence kitabın sonunda çıkan fikir kişinin bakış açısına göre değişebilir. İnsanın en nihayetinde önce kendini düşündüğü sonucu çıkabilir ya da bazen birine kötülük yapılıyor gibi gözüksede aslında uzun vadede onun ve çevresindekiler için iyi birşey yapılıyor olabileceği sonucu çıkabilir.
Kitabın konularından biri ‘yalnızlık’. Yalnızlığın hayatta nasıl farklı karakterler yarattığını, insanların aslında nasıl birşeylere ait olmaya çalıştığı ve insanların hayallerinden bahsediyor. Konulardan biri ‘yalnızlık’ olmasından dolayı yazar bir kelime oyunu ile hikayeyi İspanyolca yalnızlık anlamına gelen Soledad’da geçiriyor.
Anlatım ile ilgili de kısa bir bilgi vermek istiyorum. Çok fazla diyalog ve isim var. Diyalog kitabı okumayı kolaştırıyor ancak bu kadar fazla karakter olması ve isimlerin benzer isimler olması iyi odaklanma gerektiriyor.
Kitap Amerika’da ortaokullarda okuma listesinde olan bir kitap ama malesef bizim ülkemizde bazı bölümleri sansüre maruz kalmış. Evet 2 sahnede gerçekleşen olay biraz acıklı ama tahminimce sadece bu 2 olay için değil karakterlerden birinin eşinin biraz gözü dışarda bir profil sergilemesinden dolayı da böyle bir değerlendirmeye maruz kalmış.
Eminim kitap okumayı seven çoğu kişi Fareler ve İnsanlar’ı okumuştur ama okumamış olanlar için benim gibi araya sıkıştırmalarını tavsiye ederim.
Bu vesile ile bilgi de vermek isterim, Sakarya’da 1,2,3 ve 4. sınıfların tek derslikte okutulduğu bir okula kütüphane yapmak için kitap topluyoruz, kitap yardımında bulunmak isterseniz benimle iletişime geçebilirsiniz. Yardımlarınız bizi çok mutlu eder.