Incognito Boston Globe, Amazon,
Goodreads, Wall Street Journal tarafından ‘Yılın en iyi kitabı’ seçilmiş;
yazarı David Eagleman için New York Times ‘Nörobilimci olmayı eğlenceli bir şey
gibi gösteren adam’ yorumunu yapmış. Duayenlerden böyle yorumlar aldıktan sonra
bana pek bir şey demek düşmez ama yorumlardan dolayı değil, gerçekten muhteşem
olduğu için şiddetle okumanızı tavsiye ederim!
Incognito, kimliğini saklayan
kişi, tebdili kıyafet gezen kişi anlamına geliyor; bunu kitabın içeriğini açmak
için belirtmek istedim. Yazar beynin gizli hayatını bizimle paylaşıyor.
Kafamızın içindeki süngerimsi bir yapının, karar almada, karakterimizde ne
kadar önemli olduğunu, bize çaktırmadan nasıl da bizi yönettiğini anlatıyor.
Kitabı okuduğunuzda çoğu
olaya farklı bir gözle bakıyor olacaksınız. Yazarın dili benim sevdiğim tarzda
yani, çok dolambaçlı bir anlatımı yok, araştırmalarla, bilimsel bulgularla net
olarak sonuçları paylaşıyor.
Evet gelelim en sevdiğim
kısma; yani beni etkileyen, kitaptan çıkardığım noktalara.
Birini etkilemek mi
istiyorsunuz? Ne yapın edin göz bebeklerinizi büyütmeye bakın J Neden mi? Bir grup erkeğe 2 farklı kadının resmini
gösteriyorlar ve hangisini beğendiklerini soruyorlar. Erkeklerin seçtiği
kadınların göz, saç rengi farklı, yüz yapıları farklı peki ortak noktaları mı
ne? Göz bebeklerinin diğer kadınlara göre daha büyük olması. Erkekler bu
kadınları neden beğendiklerini hiç fark etmeden beyinleri onlar için göz
bebekleri büyük olanı seçiyor çünkü burdan bir mesaj alıyor. Aldığı mesaj: Kadının cinsel heyecan yaşadığı ve hazırlıkta olduğu. Bu karşı cins için de geçerli mi bilmiyorum. Göz bebekleri ile ilgili başka
bir faydalı bilgiden önceden bir yorumumda bahsettim diye hatırlıyorum ama
tekrar edeyim. Satış eğitimlerinde personele müşterinin göz bebeklerini kontrol
etmeleri tiyosu verilir çünkü kişinin göz bebekleri, karşısındaki ya da
anlattığı şey ile ilgilendiğinde büyüyor.
Erkek kadın ilişkisinde benim
tavsiye edebileceğim başka bir örnek de, biri ile yeni yeni buluşmaya
başladıysanız romantik komedi yerine korku filmine gitmeniz. Hayır, korkup
istemsiz temaslar ile arayı sıcaklaştırmak için değil J Ormanda iki grup erkek üzerinde bir test yapılıyor.
Bir grup sallanan bir asma köprü üzerinde, diğeri sallamayan bir yol üzerinde
iken bir bayan anket gibi bir şey yapıyor ve konu ile ilgili soruları olursa
diye erkeklere telefon numarasının yazılı olduğu bir kağıt veriyor. Tahmin edin
ne oluyor? Sallanan köprü üzerindeki erkeklerin kadını arama oranı daha yüksek. Niye mi peki? Sallanan köprü üzerinde endişe duyan erkeklerin hormonlarında değişim
oluyor ve beyin bunu kadınlardan kaynaklı zannedip, etkileniyor.
Herkesin evet bunu bende
biliyorum dediği bir şeyin açıklaması var. Tahminimce neden olduğunu bilen kişi sayısı azdır çünkü. İnsanlar kendilerini gıdıklayamazlar
bunu sizde denemişsinizdir. Sebebi kendi eylemlerimizi öngörmemiz, ama tahmin
edin kimler kendini gıdıklayabiliyor? Şizofreni hastaları.
Bu da başka, evet ya aslında
öyle diyebileceğiniz bir konu: Konu ile bağlantılı kavram ise örtülü bellek.
Nedir bu örtülü bellek? Zihnimizin açık biçimde erişemediği bilgileri saklayan
bellek. Mesela cep telefonu ile konuşurken arabayı park ederiz, bunu size
anlatın desem yaptığınız kadar kolay anlatamaz, yaptığınız eylemleri kafanızda
canlandırıp dile dökmeye çalışırsınız çünkü; bu işlem örtülü belleğinizde
kayıtlıdır.
Bu gibi durumlar için Marvin
Minsky’nin sözüne yer vermiş yazar.
‘Genelde beynimizin en iyi yaptığı şey,
en az farkına vardığımız şeydir.’
Peki bir insanın önyargılı
olup olmadığını nasıl anlıyorlar merak ediyor musunuz?
Test grubuna kilolu ve
olumsuz sıfatları birarada gördüklerinde sağ butona basmaları söyleniyor. Eğer
kişiler kilolu insanların bu olumsuz sıfatlara sahip olduklarına dair bir
önyargıya sahiplerse daha kısa sürede
butona basıyorlar. Kilolu ve olumlu sıfatlar çıktığında ise butona basma
süreleri uzuyor.
Peki bilinç dışı öz sevgi kavramını
daha önceden hiç duydunuz mu? Ben duymamıştım, bana faydası ne derseniz? Spiritual
alemde çok konuşulan, kendin gibi olanları çekersin mantığının bilimsel
açıklaması. ABD’de birçok evli çiftin isimlerini kontrol ediyorlar ve yüksek
oranda baş harflerinin aynı olduğu tespit ediliyor.
Bunun sebebi yakın ve
aşina gelen şeyler karşısında duyulan rahatlık, yani örtülü benlikçilik.
Burda yine başka bir kitaptan
bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. İsmi aşina gelmeyen ürünler insanlarda daha
spesifik ve özellikli algısı
oluşturuyor. Bir restoranda mönüde bildiğiniz ve bilmediğiniz isimlerde
şampanya ya da şaraplar gördüğünüzde, ismini bilmediğiniz size daha spesifik
geliyormuş.
Evlilik ile ilgili örneğin
bir benzeri de, yine ürün ve kişinin ismi arasında mevcutmuş. Ürün ile ismimizde
kesişen üç harf var ise o ürün bize daha sempatik geliyormuş.
Yine bir araştırmada
kişilerin isimleri ile seçtikleri mesleklerin isimlerinin örtüştüğü
gözlemlenmiş. İsminde ya da soyadında law-low olan kişilerin avukat (lawyer)
olması gibi.
Yine ilişkilerde
aydınlanmamızı sağlayacak konulara gelirsek. Kız ve erkeğin benzer giden vücut
hatları erkek testosteron, kadınlarda östrojenle desteklendiklerinde kadınlarda
dolgun dudak, dolgun kalça, ince bel ve meme olarak ortaya çıkıyormuş; erkeklerde
ise gelişmiş çene ve göğüs, sakal olarak. Her iki cinse de karşı
cinsin bu noktaları çekici geliyormuş çünkü bu östrojenle ya da testosteronla
doluyum demek anlamına geliyormuş yani doğurganım mesajı veriyor.
Peki erkekler kadınları ne
zaman en çekici buluyormuş merak ediyor musunuz? Doğurganlığın zirveye çıktığı
adetten 10 gün önceki dönemde. Kulaklar ve memeler daha simetrik, ten rengi daha
açık renk oluyormuş. Striptizcilerin en çok bahşis kazandıkları döneminde bu
olması enteresan değil mi? Ve daha enteresanı, doğum kontrol hapı kullananların
tüm ay istikrarla daha az kazandıkları. Baktığınızda tüm sistem hayatta kalkma,
karnını doyurma ve çoğalma üzerine kurulu.
‘Aşkın ömrü 3 yıldır’ isimli
kitabı okumuşsunuzdur belki, geçen senelerde filmi de çekildi. Tahmin
edeceğiniz üzere, bu sadece bir kitap ismi değil, gerçeğin ta kendisi çünkü
heyecan ve coşku 3 yıl en üst seviyede, yani bir çocuk yetiştirmek için yeterli
sürede. Bu süre geçtiğinde inişe geçiyor. Tabi günümüzde hemen çocuk yapmıyoruz
ama boşanmalar en yoğun evliliğin 4. senesinde oluyormuş. Bu nedenle ilk 4 sene
içinde çocuk yapmak, yeni bir heyecan işin içine girdiğinden evliliğin ömrünü
uzatan bir faktör olabiliyor. Bu arada
tek eşli olamayan insanları yargılarken biraz da sağduyulu olmanızı tavsiye
ediyorum çünkü tek eşliliğe iten bir genimiz varmış: Vazopresin. Özellikle yorumun
devamında karakterimizde ana rol oynayan faktörlerden bahsederken göreceğiz ki, bazen elimizde olmayan nedenlerden istenmeyen şeyler yapabiliyoruz.
Vagon açmazı diye bir
kavramdan bahsediyor. Trolley Dilemma, bence gerçekten çok etkileyici.
Kontrolden çıkmış bir vagon
düşünün içinde 5 kişi var, sizde de bir kolu iterek vagonun yolunu değiştirerek
o 5 kişiyi kurtarma şansı var ama bunu yaparken başka bir kişiyi de feda
ediyorsunuz. Çoğu kişi ve bende bunlardan biriyim, 5 kişiyi kurtarmak için 1
kişiyi feda etmeyi göze alıyor. Ama diğer bir versiyonda yani o 1 kişiyi trenin
altına iterek diğer 5 kişiyi kurtarmanız gerektiğinde, bunu yapmayı tercih
etmiyorsunuz. Ee ne var bunda diyebilirsiniz ama sonuç aynı 5 kişi kurtuldu, 1
kişi sizin yaptığınız bir eylemden dolayı öldü. Neden hangi versiyon olduğu fark etmez demiyoruz? Sebebi Kant felsefesi ile
açıklıyorlar. İnsanın kullanım amacı, kişi ile
temasa geçiyor olmak kararı etkiliyor. Düşününkü kişi ile temas etmeden bir
kapağı açarak kişiyi düşürebiliyorsunuz bu sefer bu alternatife daha sıcak
bakıyor olur muydunuz? Araştırmalarda çoğu kişi daha sıcak bakmış çünkü kapağı açarken duygusal değil motor planlama yapmış
olmak kişilerin kararında etkili.
Evet pek keyifli bir konudan
bahsetmedim, o zaman şöyle yapalım. Dişlerinizin arasına bir kalem alarak sıkın
ve okumaya devam edin. Yazdığım şeylerde hala eğlenceli bir şey yok ama komik
olduğunu düşündünüz mü? Araştırmalar ve yazar düşünmüş olmanız gerektiğini
söylüyor çünkü beyniniz yüzünüzdeki gülümsemeyi bu şekilde algılıyor.
Bu lafı çok severim,
‘Mutluluk üzerine çeşitlemeler' kitabının yorumunu yazma fırsatı bulamadım ama
başka yorumların içinde yine bu sözü örnek verdiğimi hatırlıyorum.
‘İnsanlar mutlu oldukları
için gülmezler, güldükleri için mutlu olurlar.’ Bu nedenle sabahları
kalktığınız zaman ayna karşısında gülümsemeniz tüm gününüzün güzel geçmesini
sağlayabilir. Mutluluktan konu açılmışken, kambur yerine dik durduğumuzda
kendimizi daha mutlu hissedermişiz.
Beynin bir bölümü ile ilgili bir bilgi var, Amigdala:
Duygu mekanizmasının düzenlenmesinden sorumlu. Korku ve saldırganlık dahil.
Ve amigdalası hasarlı dişi maymunlarda, bozuk annelik davranışları ve fiziksel
taciz gözlemlenmiş.
Belki başka ne tür
hastalıklar var derseniz. Mesela Frontotemporal demans hastaları, kısıtlamasız
davranışlar gösteriyorlarmış.
Tourette Sendromu ise, motor
tikler, uygunsuz ifadeler ile kendini gösteriyormuş.
Burda ne kadar etik olduğu
sonralarda araştırılan ve kişilerin biyolojik haklarına saldırı olduğu
düşünüldüğünden günümüzde uygulaması durdurulmuş ama literature lobotomy
olarak geçerek, Nobel ödülü almış bir uygulamadan ve uygulamacısı Portekizli bilimadamı Egas Moniz’den de bahsediyor. Moniz alın
loblarını ameliyat ile devre dışı bırakarak, suçlulara yardım edebileceğini
düşünmüş ve bunun üzerine cerrahi çalışmalar yapmış bir kişi. Sonuç olarak
kişilerde kişilik değişimi, zihinsel gerilik meydana geldiği gözlemlenmiş. Bu
bize beynin içindeki bulguların (tümör gibi) karakterimizde rol
oynadığını gösteriyor. Bununla ilgili bir belgesel seyretmiştim, beyin kanaması
ya da beyninden kaza geçirip hasar alan insanların, sonrasında hayatlarının
nasıl değiştiğini anlatıyordu. Ve bu değişimler hep kötü değişimler olmak
durumunda değil. Hayatında hiç müzik ile ilgilenmemiş ve nota bile bilmeyen
insanların nasıl besteler yaptığını, ya da resim çizmeye başladığını
anlatıyordu. Burda bir örnek daha var. Kaza esnasında sol gözünün arka kısmı
tamamen yok olan çalışkan, herkes tarafından sevilen bir işçi, kaza sonrası
hayatta kalıyor ve normal hayatına devam ediyor. Sonrasında işten çıkırılış
sebebinde ise kişinin isyankar, devamlı planlar yapan ama anında planını
değiştirip farklı planlar yapmaya başlayan, eleştiriler karşısında saldırgan
tavır sergilemesi raporlanıyor.
Tütün, alkol, uyarıcıların
mezolimpik dopomin sistemini harekete geçirildiği herkes tarafından
bilinmesende aşikar olan, bu maddeleri aldığımızda vücudumuzda, karakterimizde
ve davranışlarımızda değişim olduğudur. Adrenalin ve uyarıcılara bağımlılık vücudun
tekrar mezolimpik dopomin salgısına ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor.
Vücudumuz hoşlandığımız ya da bizim için önemli biri tarafından bir gülümseme ,
takdir gördüğünüzde de bu hormonu salgılıyor ve bence bu daha tercih edilesi
bir yöntem.
Kitabtan çıkarılması gereken
ana fikirlerden biri: Kim olduğumuzun, nörobiyolojimi üzerindeki toplam etki
ile bağlantılı olduğu. Burda hem genetik hem de çevre çok önemli. Bu da Tanrı’nın
insanlara iki şans vermesi ile alakalı heralde. Gen bozuksa insanın çevre ile
kendini kurtarması, suç eğilimini düşürmesi için bir şans veriyor.
Ve yine benim ilgimi çeken
bir noktayı daha paylaşmak istiyorum: Tarihte ortaya çıkmış sahte
peygamberlerin, lider ve kahramanların şakak lobu odaklı sara hastası olduğu
düşünülmekteymiş. Sara hastalığı şakak lobu odaklı olduğunda kişi daha dindar,
din üzerine yazma eğilimli oluyormuş ve Tanrı’dan mesajlar duyduğunu iddia
edermiş.
Dinden konu açılmışken, şöyle
bir örnek veriyor. Basketbolcuların faul atışından önce topu 3 kere yere vurup,
boynunu sola kırmaları çok klişe ve kesin sizin de denk geldiğiniz bir
durumdur. Bu ritüelin kişiyi daha az bilinçli duruma getirmek için yapılan bir
rahatlatıcı olduğunu ve bu tekrarlamalı, öngörülebilir nitelikteki ritüellerin
bazı dinsel uygulamalarda da aynı amaca hizmet ettiğini söylüyor. Mesela tespih
çekmek, ilahi okumak. Bu ritüeller bilinçli zihnin gürültüsünü azaltmaya yardım
ediyormuş.
Konu ile alakasız ama
kitaptan aldığım bir not var. Kitapta bunla ilgili bir konu var ama benim
direk ilgi alanıma giren bir konu olmadı. Asıl ilgimi çeken, yazarın da bana ilginç geldi
olarak dile getirdiği bilgi: 1642’de Galileo’nun öldüğü yıl, Isaac Newton doğmuş ve tesadüfe bakın, Güneş çevresinde gezegen yörüngelerinin denklemlerini açıklayarak
Galileo’nun başladığı işi bitirmiş.
Kitap sinestezi’den de bahsediyor?
Sinestezi, bilinçli zihinsel
olayların tetiklemesiyle ortaya çıkan bilinçli duyusal bir deneyim. Birleşmiş
duyular ya da "eşduyum" olarak da ifade ediliyormuş. Genelde kişi,
harfleri renk olarak deneyimliyormuş. Her harf, kişinin kendisine göre farklı bir
renk olarak algılanıyormuş. Ya da ayları bir renk olarak algılıyormuş. Örneğin Temmuz
dendiğinde, aklına mavi rengi geliyor. Gençfenerbahce.org’dan da bazı bilgiler okudum, genelde
solak olurlarmış. Hatırlamada daha çok eşlenikleri kullanırlarmış. Yüksek
zekalarına rağmen, bir kısmı belirgin olarak hesap yapmada zorlanır, sağ-sol
yanlarını sıklıkla karıştırırlarmış. Birinci derece akrabalarında disleksi (okuma
bozukluğu), otizm ve dikkat eksikliği normal toplumdan daha sık olarak, %15
oranında rastlanırmış. Bilinmeyen bir nedenle homoseksüel tercihler
sinesteziklerde sıkmış (%10). Yaşamışlık hissi (deja vu), olacak olayları
önceden rüyalarında görme gibi "nadir deneyimleri" de sık yaşarlarmış.
Eğer bende de var mı acaba derseniz, www.synesthete.org’dan
testi yapabilirsiniz.
Son olarak kadınlar arasında
çok konuşulan ve inanılan bir düşünce üzerine araştırma yapılmış ve hurafe
olduğu ortaya çıkmış. Bir arada yaşayan, beraber çalışan kadınların adet dönemlerinin
aynı zamana denk geldiği düşünülür ki; dediğim gibi bunun hurafe olduğu
ispatlanmış. Detay için yazar, Zhengwei ve Schank’ın ‘Women do not synchronize’ ını referans vermiş.
Kitapta daha başka bir çok
konudan bahsediyor: Alzheimer, Parkinson hastalarının tedavisi için verilen
ilaçların beyinde ve hareketlerde nasıl etkilerinin olduğu; suç işleme üzerine
yapılan gen araştırmaları ve suç oranını azaltmak için yapılması planlanmış
çalışmalar vs gibi.
Başta da düşüncemi belirttim, bence kesinlikle okunması gereken bir kitap ama tabi yorumdan sonra asıl karar verecek olan sizsiniz. Bu arada kitap araştırmalara dayandığından referanslar kısmından da inanılmaz bir okuma listesi çıkarabilirsiniz.
Umarım size de bana verdiği gibi, keyif veren bir kitap olur.
Kitabı okudum çok beğendim. İnsan bu kitapla beynin gücünü anlayabiliyor.
YanıtlaSilBu arada, blogu zevkle takip ediyorum, yorumları tekrar tekrar okuyarak read list oluşturuyorum.
Arkadaşlarımla da paylaşıyorum. Bu yüzden yazmaya devam lütfen =)
Merhaba,
YanıtlaSilBeğendiğinize çok sevindim :) Benim de son zamanlardaki favori kitaplarımdan. Paylaşım için de teşekkür ederim. Bu arada kısa bir süre daha eş zamanlı olarak hem melslibrary.blogspot.com'a yorumları eklemeye devam edeceğim hem de www.melslibrary.com 'a sonrasında da sadece www.melslibrary.com'da devam edeceğim, bilginiz olsun :)
Sevgiler
Favorilerime ekliyorum hemen. Sevgiler :)
Sil