31 Mart 2013 Pazar

DALE CARNEGIE – DOST KAZANMA VE İNSANLARI ETKİLEME SANATI


Eğer kurumsal bir firmada çalışıyorsanız ve şirketiniz etkileme sanatı, ikna ya da dost kazanma üzerine eğitimler verecek vizyona sahip bir firmaysa, muhtemelen bu kitapta anlatılan bilgilere aşinasınızdır çünkü Dale Carnegie bu konuda tarih yazmış kişilerden biri ve ortaya koyduğu yöntemler bu alanda eğitim veren çoğu kişi tarafından kullanılıyor ve anlatılıyor. Ama bu konulara ilgili ama bu tarz eğitimler almamış kişilerseniz Dost kazanma ve insanları etkileme sanatı'nı şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Anlatım çok açık, okuması çok rahat.



Kitap 4 bölümden oluşuyor:
1.    İnsanlarla ilişkilerde temel yöntemler
2.    İnsanların sizden hoşlanmasını sağlamanın 6 yolu
3.    İnsanların sizinle fikir birliğine varmalarını nasıl sağlarsınız
4.    Lider olmak: İnsanları incitmeden ya da rahatsız etmeden değiştirmenin yolları

Ve her bölüm kendi içinde alt maddelere sahip ve detaylı anlatımlar var.

Okuyunca ‘Evet aslında bende öyleyim’ ya da ‘Evet o şekilde davrandığımda bende bu şekilde pozitif ya da negative dönüşler aldım.’ diyeceğiniz birçok örnek var. Bu detaylı örnekler maddeleri rahatça anlamanızı ve kafanızda netleştirmenizi sağlıyor.

Kısaca benim not aldığım noktalara gelirsek.
Bir insanı ikna etmek istiyorsanız üzerinde baskı kurmalısınız yaklaşımı Dale Carnegie’nin kullanmayı tavsiye ettiği bir yöntem değil. O ‘Eleştirmeyin, kınamayın ve şikayet etmeyin.’ diyor. Karşınızdaki kişinin olumlu yanlarını söylerseniz havaya girer mantığını da benimsemiyor ve ‘Dürüst ve içten övgüyü esirgemeyin.’ diyor. Dahası birini ikna etmek istiyorsanız kendinizin ne istediğini değil onda istek uyandıracak tezleri öne sürün diyor.

İyi bir dinleyici olmanın öneminin altını çizmiş. Diğer insanların kendileri hakkında söz etmelerine izin ve cesaret verin diyor. İnsanlar size gelip dertlerini anlattıklarında, siz hiçbir şey söylemeseniz, herhangi bir yorum yapmasanız  bile rahatlıyor ve konuşmadan memnun olarak ayrılıyorlar ve bu dost olmak yolunda önemli bir adım. Kişilerin isimlerini bilmenin onları etkilemekte, dost olmakta ve size güvenip ikna etmekte ne kadar önemli olduğunu yaşanmış örnekler ile açıklıyor. İsimlerinin bilinmesi, kendilerini özel hissetmeleri konusunda çok önemli ve bu yöntemi kullanarak başarılı olmuş bir markayı bugün çoğumu günlük hayatında tercih ediyor: Starbucks.
Bir diğer konu ilgi duydukları alanlar hakkında konuşmak. Özellikle satış işindeyseniz ve zorlu bir müşteriniz varsa, ilgili alanlarını öğrenin, görüşmede bir şekilde konuyu oraya getirin, siz hiç birşey söylemeseniz bile o anlattıkça size sempati duyacak, sizinle birşey paylaşmış olacak ve size bir jest yapmak isteyecek yani siz satışı başarı ile kapatabileceksiniz.
İşte benim ‘Evet ya kesinlikle öyle hatta bazen bende böyleyim.’ dediğim bir konu. Karşınızdaki kişinin özellikleri hakkında konuşun çünkü insanların dinlemekten en hoşlandıkları şey kendileri ve özellikleridir.  Yazar insanlara kendilerini anlatın, sizi saatlerce dinleyeceklerdir diyor.
Tatlı dil ve doğru yöntemlerle çoğu şeyi yaptırabileceğinizi Ezop’un bir hikayesi ile anlatıyor. Hikaye kısaca şöyle: Rüzgar ve güneş bir gün konuşurlar ve rüzgar güneşe meydan okur. Orda duran bir insanın paltosunu, güneşten daha hızlı bir şekilde üzerinden çıkartmasını sağlayacağını iddia eder ve rüzgar estirir. İnsan paltosunu çıkarmaz. Bu sefer çok daha kuvvetli bir rüzgar estirir ama bu sefer insan paltosuna daha da sıkı sıkıya sarılır, sonra yorulur ve sıra güneşe gelir, Güneş öyle bir açar ki adam terler ve paltosunu kendiliğinden çıkarır; insanlarla inatlaşır ve onları birşey yapmaya zorlarsanız dirençle karşılaşırsınız çünkü insanoğlunun gardı kararlarını kendi verdiğini düşündüğünde düşer ama başka biri dayatma ile birşey yaptırmaya kalktığında ya gönülsüzce yapar ya da buna taş koyar. Burdan kitapta bahsedilen şu örneğe de bağlayabiliriz ki, eminim ama eminim iş hayatında çoğu kişi bunu üstleri ile bir kez de olsa tecrübe etmiştir.  Yazar diyor ki bırakın karşınızdaki kişi fikirlerin kendinden çıktığına inansın. Bu ne demek? Birine bir fikirden bahsedersiniz, o an tepki vermez, onaylamaz ya da olumsuz yaklaşır ama aradan biraz zaman geçince sanki bu kendi fikriymiş gibi gelir ve sizinle paylaşır. Bu noktada eğer bu kitabı okumadıysanız kendinizi frenleyemez ve bunun zaten kendi fikriniz olduğunu söyleyebilirsiniz ama eğer sonuca gitmek istiyorsanız, bırakın kendi fikri gibi sahiplensin ve siz istediğiniz sonuca ulaşın.

Diyaloglarda karşınızdaki kişiden ‘Hayır’ yanıtını almayacak şekilde soru sormanın ne kadar önemli olduğu en temel satış eğitim notlarında ya da kitaplarında bile anlatılır ama bunun nedeni ne dersiniz? İnsanlar ‘Evet’yanıtı verdiğinde tüm sinir, kas ve nörön sistemi evet demeye yönelir dolayısıyla 2,3 ‘Evet’ cevabı verirse arkasından gelen sorulara da evet vermek için fizyolojik, biyolojik ve beyinsel olarak hazırlardır J Bu yöntemin adı Sokrat yöntemi.

Beden dili tabiki ikna ve dost olduğunuzu göstermede çok önemli. Dost olduğunuzu göstermek diyorum çünkü bir yanlış anlaşılmaya sebep olmak istemem, yazar bunları yaparken yapmacık ya da sadece çıkarlarınız için yapmayın bunları gerçekten hissederek ve içten gelerek yapın diyor. Diğer kitap özetlerimde de pan smile yerine kaz ayaklarınızı harekete geçirerek yapacağınız bir gülümsemenin ne kadar etkili olduğundan bahsetmiştim. Burda da call center’lara bile eğitim verilirken, müşteri görmeyecek olsa bile telefonun bir ucunda gülümsemenin ne kadar önemli olduğundan bahsedildiğine yer veriyor. Gülümsemeniz otomatik olarak sesinize ve yanıtlarınıza yansıdığından daha olumlu dönüşler alıyorsunuz. Ben bunu telefonla konuşurken yapamasamda özellikle mesaj yazarken nedense suratımda salak bir gülümseme olur ve yakın arkadaşlarım bu konuda benimle dalga geçerler. Mesaj yazarken de pozitif etkileri oluyor mu derseniz, cevabı pek bildiğimi söyleyemeyeceğim J

Bir de personelini bir konuda ikna etmek isteyenler için güzel ve yaşanmış bir örnek var. Genelde başarılı sonuç alınıyormuş bu metotla: Bir motivasyon ya da satış toplasında ekibinize sizden ne beklediğini sorun ve tahtaya yazın. Sonra sizin onlardan neler bekleyebileceğinizi sorun ve bırakın cevabı onlar versin. Kendi verdikleri cevapları insanlar daha çok benimsiyor ve yerine getirme oranları daha yüksek oluyor.

Ama yerine birşey açıklarken ve kelimesini kullanmanın, karşı tarafın algılamasında sihirli ve olumlu bir etkisi olduğu.
İnsanlara hatalarını dolaylı yoldan göstererek öğretmenin daha faydalı olduğu ve en son her yöntemi deneyip başarız olduğunuzda meydan okumanın da bir yöntem olabileceğini söylerek detaylar, örnekler için kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Gelelim her zamanki gibi not aldığım birkaç güzel söze.

Hiç kimsey hakkında kötü konuşmam, daima onların herkesin bildiği en iyi yönlerinden söz ederim. Benjamin Franklin

Benjamin Franklin’in biyografisini ya da otobiyografisini çok okumak istememe rağmen önceden de bahsetmiştim bulmak çok kolay olmadığından henüz okuyamadım ama nerdeyse kişisel gelişim ile ilgili her kitapta kendisinden alıntılara rastlıyorum ve her seferinde zekasına tekrar hayran kalıyorum.

Bir budala bile eleştirilebilir, yakınabilir ama anlayışlı ve bağışlayıcı olmak içın sağlam bir kişilik ve otokontrol gerekir.

Büyük adam büyüklüğünü, küçük adamlara karşı sergilediği davranışıyla belli eder. Carlyle

İki ortak sürekli aynı fikirdeyse, ikisinden biri fazlalıktır.

Bu kitapta ilk defa duyduğum ve benim günlük hayatta pek karşılaşmadığım, bu nedenle sizinle de paylaşmak istediğim bir kelimeyi de yorumumu bitirmeden en sona ekliyorum J

Emprezaryo: Bir sanatçının çalışma programlarını ve anlaşmalarını belli bir yüzde karşılığında düzenleyen kimse. demekmiş.

Keyifli okumalar!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder