31 Mart 2013 Pazar

DALE CARNEGIE – DOST KAZANMA VE İNSANLARI ETKİLEME SANATI


Eğer kurumsal bir firmada çalışıyorsanız ve şirketiniz etkileme sanatı, ikna ya da dost kazanma üzerine eğitimler verecek vizyona sahip bir firmaysa, muhtemelen bu kitapta anlatılan bilgilere aşinasınızdır çünkü Dale Carnegie bu konuda tarih yazmış kişilerden biri ve ortaya koyduğu yöntemler bu alanda eğitim veren çoğu kişi tarafından kullanılıyor ve anlatılıyor. Ama bu konulara ilgili ama bu tarz eğitimler almamış kişilerseniz Dost kazanma ve insanları etkileme sanatı'nı şiddetle okumanızı tavsiye ederim. Anlatım çok açık, okuması çok rahat.



Kitap 4 bölümden oluşuyor:
1.    İnsanlarla ilişkilerde temel yöntemler
2.    İnsanların sizden hoşlanmasını sağlamanın 6 yolu
3.    İnsanların sizinle fikir birliğine varmalarını nasıl sağlarsınız
4.    Lider olmak: İnsanları incitmeden ya da rahatsız etmeden değiştirmenin yolları

Ve her bölüm kendi içinde alt maddelere sahip ve detaylı anlatımlar var.

Okuyunca ‘Evet aslında bende öyleyim’ ya da ‘Evet o şekilde davrandığımda bende bu şekilde pozitif ya da negative dönüşler aldım.’ diyeceğiniz birçok örnek var. Bu detaylı örnekler maddeleri rahatça anlamanızı ve kafanızda netleştirmenizi sağlıyor.

Kısaca benim not aldığım noktalara gelirsek.
Bir insanı ikna etmek istiyorsanız üzerinde baskı kurmalısınız yaklaşımı Dale Carnegie’nin kullanmayı tavsiye ettiği bir yöntem değil. O ‘Eleştirmeyin, kınamayın ve şikayet etmeyin.’ diyor. Karşınızdaki kişinin olumlu yanlarını söylerseniz havaya girer mantığını da benimsemiyor ve ‘Dürüst ve içten övgüyü esirgemeyin.’ diyor. Dahası birini ikna etmek istiyorsanız kendinizin ne istediğini değil onda istek uyandıracak tezleri öne sürün diyor.

İyi bir dinleyici olmanın öneminin altını çizmiş. Diğer insanların kendileri hakkında söz etmelerine izin ve cesaret verin diyor. İnsanlar size gelip dertlerini anlattıklarında, siz hiçbir şey söylemeseniz, herhangi bir yorum yapmasanız  bile rahatlıyor ve konuşmadan memnun olarak ayrılıyorlar ve bu dost olmak yolunda önemli bir adım. Kişilerin isimlerini bilmenin onları etkilemekte, dost olmakta ve size güvenip ikna etmekte ne kadar önemli olduğunu yaşanmış örnekler ile açıklıyor. İsimlerinin bilinmesi, kendilerini özel hissetmeleri konusunda çok önemli ve bu yöntemi kullanarak başarılı olmuş bir markayı bugün çoğumu günlük hayatında tercih ediyor: Starbucks.
Bir diğer konu ilgi duydukları alanlar hakkında konuşmak. Özellikle satış işindeyseniz ve zorlu bir müşteriniz varsa, ilgili alanlarını öğrenin, görüşmede bir şekilde konuyu oraya getirin, siz hiç birşey söylemeseniz bile o anlattıkça size sempati duyacak, sizinle birşey paylaşmış olacak ve size bir jest yapmak isteyecek yani siz satışı başarı ile kapatabileceksiniz.
İşte benim ‘Evet ya kesinlikle öyle hatta bazen bende böyleyim.’ dediğim bir konu. Karşınızdaki kişinin özellikleri hakkında konuşun çünkü insanların dinlemekten en hoşlandıkları şey kendileri ve özellikleridir.  Yazar insanlara kendilerini anlatın, sizi saatlerce dinleyeceklerdir diyor.
Tatlı dil ve doğru yöntemlerle çoğu şeyi yaptırabileceğinizi Ezop’un bir hikayesi ile anlatıyor. Hikaye kısaca şöyle: Rüzgar ve güneş bir gün konuşurlar ve rüzgar güneşe meydan okur. Orda duran bir insanın paltosunu, güneşten daha hızlı bir şekilde üzerinden çıkartmasını sağlayacağını iddia eder ve rüzgar estirir. İnsan paltosunu çıkarmaz. Bu sefer çok daha kuvvetli bir rüzgar estirir ama bu sefer insan paltosuna daha da sıkı sıkıya sarılır, sonra yorulur ve sıra güneşe gelir, Güneş öyle bir açar ki adam terler ve paltosunu kendiliğinden çıkarır; insanlarla inatlaşır ve onları birşey yapmaya zorlarsanız dirençle karşılaşırsınız çünkü insanoğlunun gardı kararlarını kendi verdiğini düşündüğünde düşer ama başka biri dayatma ile birşey yaptırmaya kalktığında ya gönülsüzce yapar ya da buna taş koyar. Burdan kitapta bahsedilen şu örneğe de bağlayabiliriz ki, eminim ama eminim iş hayatında çoğu kişi bunu üstleri ile bir kez de olsa tecrübe etmiştir.  Yazar diyor ki bırakın karşınızdaki kişi fikirlerin kendinden çıktığına inansın. Bu ne demek? Birine bir fikirden bahsedersiniz, o an tepki vermez, onaylamaz ya da olumsuz yaklaşır ama aradan biraz zaman geçince sanki bu kendi fikriymiş gibi gelir ve sizinle paylaşır. Bu noktada eğer bu kitabı okumadıysanız kendinizi frenleyemez ve bunun zaten kendi fikriniz olduğunu söyleyebilirsiniz ama eğer sonuca gitmek istiyorsanız, bırakın kendi fikri gibi sahiplensin ve siz istediğiniz sonuca ulaşın.

Diyaloglarda karşınızdaki kişiden ‘Hayır’ yanıtını almayacak şekilde soru sormanın ne kadar önemli olduğu en temel satış eğitim notlarında ya da kitaplarında bile anlatılır ama bunun nedeni ne dersiniz? İnsanlar ‘Evet’yanıtı verdiğinde tüm sinir, kas ve nörön sistemi evet demeye yönelir dolayısıyla 2,3 ‘Evet’ cevabı verirse arkasından gelen sorulara da evet vermek için fizyolojik, biyolojik ve beyinsel olarak hazırlardır J Bu yöntemin adı Sokrat yöntemi.

Beden dili tabiki ikna ve dost olduğunuzu göstermede çok önemli. Dost olduğunuzu göstermek diyorum çünkü bir yanlış anlaşılmaya sebep olmak istemem, yazar bunları yaparken yapmacık ya da sadece çıkarlarınız için yapmayın bunları gerçekten hissederek ve içten gelerek yapın diyor. Diğer kitap özetlerimde de pan smile yerine kaz ayaklarınızı harekete geçirerek yapacağınız bir gülümsemenin ne kadar etkili olduğundan bahsetmiştim. Burda da call center’lara bile eğitim verilirken, müşteri görmeyecek olsa bile telefonun bir ucunda gülümsemenin ne kadar önemli olduğundan bahsedildiğine yer veriyor. Gülümsemeniz otomatik olarak sesinize ve yanıtlarınıza yansıdığından daha olumlu dönüşler alıyorsunuz. Ben bunu telefonla konuşurken yapamasamda özellikle mesaj yazarken nedense suratımda salak bir gülümseme olur ve yakın arkadaşlarım bu konuda benimle dalga geçerler. Mesaj yazarken de pozitif etkileri oluyor mu derseniz, cevabı pek bildiğimi söyleyemeyeceğim J

Bir de personelini bir konuda ikna etmek isteyenler için güzel ve yaşanmış bir örnek var. Genelde başarılı sonuç alınıyormuş bu metotla: Bir motivasyon ya da satış toplasında ekibinize sizden ne beklediğini sorun ve tahtaya yazın. Sonra sizin onlardan neler bekleyebileceğinizi sorun ve bırakın cevabı onlar versin. Kendi verdikleri cevapları insanlar daha çok benimsiyor ve yerine getirme oranları daha yüksek oluyor.

Ama yerine birşey açıklarken ve kelimesini kullanmanın, karşı tarafın algılamasında sihirli ve olumlu bir etkisi olduğu.
İnsanlara hatalarını dolaylı yoldan göstererek öğretmenin daha faydalı olduğu ve en son her yöntemi deneyip başarız olduğunuzda meydan okumanın da bir yöntem olabileceğini söylerek detaylar, örnekler için kitabı okumanızı tavsiye ediyorum.

Gelelim her zamanki gibi not aldığım birkaç güzel söze.

Hiç kimsey hakkında kötü konuşmam, daima onların herkesin bildiği en iyi yönlerinden söz ederim. Benjamin Franklin

Benjamin Franklin’in biyografisini ya da otobiyografisini çok okumak istememe rağmen önceden de bahsetmiştim bulmak çok kolay olmadığından henüz okuyamadım ama nerdeyse kişisel gelişim ile ilgili her kitapta kendisinden alıntılara rastlıyorum ve her seferinde zekasına tekrar hayran kalıyorum.

Bir budala bile eleştirilebilir, yakınabilir ama anlayışlı ve bağışlayıcı olmak içın sağlam bir kişilik ve otokontrol gerekir.

Büyük adam büyüklüğünü, küçük adamlara karşı sergilediği davranışıyla belli eder. Carlyle

İki ortak sürekli aynı fikirdeyse, ikisinden biri fazlalıktır.

Bu kitapta ilk defa duyduğum ve benim günlük hayatta pek karşılaşmadığım, bu nedenle sizinle de paylaşmak istediğim bir kelimeyi de yorumumu bitirmeden en sona ekliyorum J

Emprezaryo: Bir sanatçının çalışma programlarını ve anlaşmalarını belli bir yüzde karşılığında düzenleyen kimse. demekmiş.

Keyifli okumalar!

23 Mart 2013 Cumartesi

DEBBIE FORD - IŞIĞI ARAYANLARIN KARANLIK YANI



New York Times’da Bestseller olmuş bir kitap. Normal şartlarda bestseller olan kitaplar benim pek ilgi alanımda olmuyorlar,  ama haklarını yememek lazım bazılarının gerçekten okunması gerek.

Debbie Ford’un ‘Işığı arayanların karanlık yanı’ isimli kitabı da bence okunması gereken kitaplardan. İnce ve okuması kolay bir kitap ama biraz sıkıcı tekrarlar olduğunu da kabul etmek gerek.

Genel olarak niye okuyayım bu kitabı, neyi anlatıyor derseniz; kendinizi algılamanızı, başkalarına projekte ettiğiniz iyi ve kötü niteliklerin neler olduğunu bularak, kendinizi keşfetmenizi ve bu veçheleri (yol, yön, taraf) bırakırsak ya da aslında kendimizde olduğunu düşünmediğimiz bu güzel yanları keşfedersek; hayatımızın nasıl olumlu yönde değişebileceğini anlatıyor.
Kitaptaki ana fikirlerden biri, kendimizi olduğumuz gibi kabul etmemiz gerektiği, kötü yanlarımızla barışık olmamız ve bunların belki de hayatımıza kattığı iyi sonuçlar olduğunu görmemiz gerektiği. Kitapta bunla ilgili şöyle bir cümle var: En karanlık veçheniz için ‘Ben buyum’ diyebildiğinizde gerçek aydınlığa ulaşırsınız.

Kendinizi tanıma ve keşfetme yolunda, detaylı olarak aktarılmış, güzel bir sürü alıştırmalar var. Henüz yapmadım ama yazıyı bitirdikten sonra yapmaya başlayacağım J O nedenle şu aşamada sonuçları ve faydaları hakkında bilgi veremeyeceğim.

Kitapta dikkatimi çeken ve not aldığım kısımları yine paylaşmak istiyorum.

Biz kendimizi kabul edebildiğimizde ve bağışlayabildiğimizde, otomatik olarak başkalarını da kabul eder ve bağışlarmışız.

Eğer biz herşeysek aynı zamanda hem iyi hem de kötü niteliklere sahip olabilirmişiz. Kendi olmak istediğimiz (ama aslında olduğumuz) şeyi kabullenmek için yüksek sesle, ayna karşısında bunu söylemek iyi bir metotmuş.

İnsanları yargılamamamız gerektiği çok yeni bir fikir değil, aynı durumda biz  olsak belki aynı şekilde davranabileceğimiz de bilindik birşey ama bunu yaparken yapmamamız gerektiğini hatırlatacak güzel bir imgelem vermiş. ‘Birini suçlar gibi işaret parmağınızı salladığınızda, geri kalan 3 parmağınızın sizi işaret ettiğini hatırlayın.’ diyor ve bence insanın aklında kalabilecek, yaparken iki kere düşünmesini sağlayacak bir söz.

Son olarak not aldığım iki güzel cümleyi paylaşmak istiyorum:

‘Altın karanlıkta bulunur.’ Jung

‘Sahiplenmediğin şey senin sahibin olur.’

Ve hayatta gerçekten doğru olduğuna canı gönülden inandığım bir konu ile ilgili de beni doğrulayan bir cümle bulduğum için paylaşmak istedim.

Siz kendi hayallarinizi ve hedeflerinizi gerçekleştirmeye başladığınızda başka insanların yaptıkları şeylerle daha az ilgilenirsiniz.
Yani benim kişisel inancım devamlı etrafındaki insanların neler yaptığı üzerine diyaloglara giren, bazen onları tenkit eden insanlar aslında kendi hayatlarında mutlu ve tatmini yakalamamış insanlar ve eğer böyleyseniz bu kitabı şiddetle okumanızı tavsiye ederim ki, aslında kendinize bile itiraf etmekten korktuğunuz ve böyle giderse bütün hayatınızı olumsuz etkileyecek yönlerinizi keşfedebilin.

13 Mart 2013 Çarşamba

DAN MILLMAN - HAYATINIZIN AMACI


2010’da ilk kez bu kitabı okuduğumda, bana göre yok bu kadar da tutamaz dediğim bir sırrı içinde barındırıyordu. Yine kişisel gelişim mi diyenlere tek tavsiyem lütfen kitabı bir okuyun. Sistemin temeli numerolojiye dayanmakla beraber, ben de bu tarz şeylere pek itibar eden bir insan değildim aslında. Değilim diyorum çünkü kitabı tekrar elime alıp tekrar doğum sayım olan 28/10’u okuduğumda evet tamamen beni anlatıyor dedim. Hatta kontrol etmek için etrafımdaki bazı insanların doğum sayılarını ve onlar hakkında anlattıklarını da okudum ve inanılmaz ama onlar için de tutuyor. Sonra acaba kitapta yer alan, diğer sayılar için tavsiye edilen yasaları ve açıklamaları da okusam kendimden birşeyler bulur muyum dedim ama hayır onların benimle hiç alakası yok.
Dan Millman zaten bu alanda ün yapmış kendi hayatında da bu sayede çığır açmış bir insan ama ismini duymadıysanız, kitabın rafta dikkat çekmesi açıkcası pek mümkün değil. İsmine bakıldığında da ‘Hayatınızın Amacı’ isimli bir kitabın gerçekten başarılı olacağını düşünmeyebilirsiniz; bu sıralar amaçları ve varoluşu anlatan bu kadar çok içi boş kitap varken bunun da onlardan biri olduğunu düşünmeniz olası ama benim fikrim, kesinlikle öyle olmadığı ve her insanın uygulamayacak olsa bile bir kez alıp kendi doğum sayısını okuması.
Kitabın içeriğinden bahsetmek gerekirse, doğum sayınızı hesaplatıyor ki hesaplamak gerçekten çok kolay. Sonra eğer enerjinizi doğru yönlendirebilirseniz sizin neler ile mutlu, başarılı olacağınızı anlatıyor ve eğer enerjinizi doğru yönlendirememiş bir insansanız ne gibi problemler yaşayabileceğinizden ve bunları nasıl aşabileceğinizden bahsediyor. Sağlık, ilişkiler, iş hepsine deyiniyor diyebilirim.

Ben kendimde otoriteye karşı bir öfke olduğunu hep biliyordum şimdi bunu nasıl yenmem gerektiğini de biliyorum. Bazen ‘Hayır’ diyemiyorum diye düşünüyordum ve evet benim doğum sayımda geçen 2’nin bu şekilde bir özelliği var. Para kazansam bile insanlara faydalı birşeyden para kazanmadığımda manevi tatmin yaşayamıyordum ve evet bu da doğum sayımın özelliklerinden biri.
Bunun dışında yine kitaptaki alıntı güzel sözleri paylaşmak ve bende alıntı yapmak istiyorum.

·      ‘İnsanlığın büyük ve muhteşem eseri, bir amaçla yaşamayı bilmektir.’ 
     Montaigne

·      ‘Olduğumuz şey bize Tanrı'nın armağanıdır, olacağımız şey ise bizim Tanrı'ya aramağanımızdır.’
     Anonim

·      'Her kim kendisini Gerçek ve Bilginin Yargıcı olarak tayin ederse, tanrıların kahkasıyla mahvolur.'
    Albert Einstein

Şahsi fikrim hayattımızın gerçek amacını bulmak gerçekten zor bir şeyken, sadece 30-40 sayfa okuyarak bu kitap size farkındalık yaratabilecekse, okumanın hiçbir zararı olmadığı. Tabi yine son karar sizin J

19 Şubat 2013 Salı

BEKİ İKALA ERİKLI - MELEKLERLE YAŞAMAK


Önce bir röportajda dikkatimi çekti, kitabı alıp okuyayım dedim ama fırsat olmadı. Birgün sevgili ortağım ve dostum Bahar’a da kitaptan bahsettim çünkü o spiritüel konulara benden daha açık J Ve bir baktım kitapla çıka geldi. Aradan altı aya yakın vakit geçti bir sürü okunacak kitabın arasında fırsat bulamadım taki bu Pazar,  yaklaşık bir aydır okuduğum ‘Tanrılar Okulu’ kitabının arasına sıkıştırmalık, motivasyonumu yükseltecek bir kitabı araya sıkıştırmaya ihtiyaç duyana kadar. Tanrılar Okulu’nun yorumunda da yazacağım ama bu aralar elime aldığım kitapların arkasında, ‘Bu kitap tam ihtiyacınız olduğunda kendini size okutacak’ anlamına gelen yorumlar mevcut. Beki Ikala Erikli’nin ‘Meleklerle Yaşamak’ adlı kitabında da işte böyle bir not var. Bir gün başladım ve ertesi gün bitmişti; anlayacağınız üzere okuması rahat bir kitap. Okurken biraz tüylerim diken diken oldu, akşam yataken etrafıma alıcı gözle bir bakma ihtiyacı duydum ,biraz da çevremden garip bakışlara maruz kaldım ama yine de pişman değilim J
Beki Ikala Erikli’de ‘Birgün bana meleklerle iletişime geçeceğimi söyleseler güler geçerdim.’ diyor çünkü kendisi Robert Kolej, Boğaziçi gibi gayet analitik ve bilimsel eğitim veren okullardan mezun ve sağlam bir kurumsal hayat kariyerine sahip ama anladığım kadarıyla mutluluğu meleklerde bulanlardan.
Gelelim kitapta dikkatimi çeken ve paylaşmak istediğim noktalara:

Öncelikle sizin hangi duru görüşünüzün daha açık olduğunu anlamanızı sağlıyor. NLP’de geçtiği şekliyle. Mesela benim duru gözüm daha baskın. Konuşurken yukarıya bakarım, bir anıyı düşünmem istendiğinde aklıma manzaralar, kıyafetler yani görseller gelir. Kullandığim tasvirler görseldir.
Sizin konuşurken, düşünürken kulaklarınıza doğru gözünüz kayıyorsa, anlatım tasvirlerinde ‘Kulağa hoş geliyor’ gibi işitsel kalıpları kullanmayı tercih ediyorsanız; işitselsiniz.
Hisleri yansıtan kalıplar kullanıyor ve gözleriniz kendinizi dinliyor gibi aşağıya doğru kayıyorsa da kinestetiksiniz. Ve bu yönlerinizden hangisi kuvvetli ise melekler sizinle o yolu kullanarak iletişime geçiyormuş.
Birde dikkatli bakarsanız gözünüze çarpan rakamların birer anlamı var: Kitapta detayları mevcut. Bu aralar benim 222 J
Sonra meleklerin görevlerinden bahsediyor. Mikail baş melek zor durumdayken, bir melekten bir gün birşey isteyebilirim derseniz ama hangi melekten isteyeceğinizi bilmezseniz gönül rahatlığıyla Mikail’den isteyebilirmişiz;  gerekli meleği bizim yardımımıza yönlendiriyor.

Diğer meleklerin de görevlerine kısaca deyinmek isterim.

Rafael: (İsrafil): Sağlık meleği.
Uriel: Problemlere ışık veren melek.
Raziel: Ezoterik sırların meleği.
Geçmiş yaşam için uyumadan, uykuda sizinle çalışmasını isteyebilirmişsiniz.
Azrail: Ölüm meleği olarak bilinsede aslında ölümü kolaylaştırmak asıl işi. Vefat etmiş sevdiğiniz ile buluşmanızı da o sağlarmış.
Raguel:Allah’ın arkadaşı. İş toplantısında, münakaşa anlarında onun yardımını istememiz gerekiyormuş.
Ceremayel: Değişim-affetme meleği. Affetmeme duygusunun vücudumuz için de bir zehir olduğundan bahsediyor Beki Ikala Erikli ki,ben buna %100 katılıyorum.
Haniel: Ayın, bilinçaltının ve duyguların meleği. İhtiyacınız olmayan şeyleri dolunay zamanı bırakıp yeniay’da yeniliklere kucak açmamız gerektiğinden bahsetmiş yazar.
Zadkiel: Şefkat meleği.
Şamuel: Hayatın kaybolmuş parçaları, kaybolan eşyaları, aradığımız şeyi, sevgiyi bulmaya yardım ediyor.
Metatron: Zamanın ve yeni çocukların meleği. Yeni çocuklar ile ilgili kitapta güzel bilgiler var. Şahsen ben bu çocukları detaylı araştırmak için kendime not aldım. Kim o çocuklar?
  •         İndigo çocuklar
  •         Kristal çocuklar
  •         Gökkuşağı çocukları


Cebrail: Yazarların, konuşmacıların, iletişimle ilgilenenlerin ve çocukların meleği. İncil’de Meryem’e hamile olduğunun haberini veren melek yani. Dolayısıyla Cebrail’den hamilelik ile ilgili de yardım isteyebilirmişiz.
Ariel: Doğanın, cesaretin, bereketin meleği.
Cofiel: Sevginin ve güzelliğin.

Bir de meleklerden birşey istediğinizde size nasıl haber verdiklerinden, nasıl size duyduklarını hissettirdiklerinden bahsetmiş. En önemli özellikleri tüy bırakmakmış, Ben kitabı bitirdiğim gün arabanın koltuğunda yalan değil kaz tüyü buldum. Ama şunu da belirtmem gerek, o gün giydiğim mont kaz tüyüydü bazen tüy bırakıyor ama bu bir işaret mi bilmiyorum. Ya da gökkuşağı görebilirmişiz, tabi aurası çok açık olanlar farklı şekillerde de görebiliyormuş. Şu aşamada benim için imkansız olduğundan size örnek veremeyeceğim, konu ile ilgileniyorsaniz kitabı okumanızı tavsiye edeceğim. Kitapta hem nasıl meleklerden birşey isteyebileceğimizden, hem arınma şekillerinden ve daha birçok detaydan bahsediliyor. İnternet sitelerini de ziyaret edebilirsiniz.

Son olarak bu kitapta çok geçen bir kapanışla bu yazıyı kapatayım dedim J

Işıkla kalın

1 Ocak 2013 Salı

ROBIN SHARMA - GÜNÜMÜZÜ AYDINLATACAK SÖZLER



Robin Sharma’nın ‘Günümüzü aydınlatacak sözler’ kitabı her güne yazılmış güzel sözleri içeriyor. Bazıları kendi sözleri, bazıları alıntı. Ben sadece içinde en beğendiğim günlerin sözlerini sizlerle paylaşıyorum. Yeni yılın ilk gününde, 1 Ocak’ın sözünü beğenirseniz belki kitabı alır ve devamını okursunuz. Gerçi 1 Ocak sözü önceden sizinle paylaştığım ‘Sen ölünce kim ağlar ?’ kitabında da mevcut.

1 Ocak
Evlat, doğduğunda sen ağlarken herkes gülümsüyordu, öyle bir hayat sür ki öldüğünde herkes ağlarken senin yüzünde bir gülümseme olsun.

12 Ocak
Ve söylemek istediğim şarkı henüz söylenmemiş bir biçimde duruyor. Günlerimi enstrümanımın tellerini söküp takarak harcamışım.

15 Ocak
Dehanın %1' i ilham %99' u alın teridir. Thomas Edison

26 Ocak
Bir günlüğüne aslan olmak, bütün hayatınız boyunca koyun olmaktan iyidir.

27 Ocak
Korkunun en iyi ilacı bilgidir.

29 Ocak
Başarı kendinize karşı dürüst olmanız ve şartlarını sizin belirlediğiniz bir hayatı yaşamanızda yatar.

26 Mart
Bolluk prensibi başkalarına ne kadar verirseniz o kadar kazanacağınızı söyler. İyi şeyler her zaman iyi şeyler yapan insanların başına gelir.

4 Nisan
Eğer dikiz aynasına takılıp kalırsanız yaşamda asla ilerleyemezsiniz.

1 Mayıs
-İstediklerini elde ederken daima başkalarının istediklerini elde etmelerine yardımcı ol
-Kusursuz bir samimiyet geliştir
-Anı yaşa
-Tanıdığın en kibar insan ol
-Yaptığın her işte mükemmel olmak için elinden gelenin en iyisini yap
-Kendine karşı dürüst ol
-Cesurca hayaller kur

3 Ağustos
Birine birşey söylemeden önce 3 Kapı Testinden geçirin.
1-Bu sözler gerceği iceriyor mu?
2-Bu sözler gerekli mi?
3-Bu sözler nazik mi?

29 Ağustos
Hayatınız planladığınız gibi gerçekleşmeyebilir ama eskilerin de dediği gibi, eğer nereye gideceğini bilmiyorsan yollar seni herhangi bir yere çıkarır ya da rotası belli olmayan için her rüzgar yanlış rüzgardır.

31 Ağustos
Bir insan olarak olgunluk, sevdiğiniz şeylere sahip olma endişesi duymak yerine, sahip olduğunuzu sevmektir.

5 Eylül
Konfüçyüs şöyle der: İki tavşanı birden kovalayan kişi ikisini de yakalayamaz.